28 Şubat 2011 Pazartesi

TATİLİM GELDİ !



Dışarıdaki soğuk ve kasvetli havadan mıdır, bu soğuk havaya rağmen içimden alev fışkırmasından mıdır, artık kendimi dahi zar zor taşımamdan mıdır bilinmez, çok fena tatilim geldi a dostlar. Şimdi bir çoğunuz, hele de çocuklu olanlarınız bu yazımı okurken, "ahh güzelim unut sen bir süre tatili" diyorsunuz biliyorum.Hayali bedava değil mi , hayal ediyorum ne yapayım :)
Şöyle sıcacık bir kumsalda, sırtüstü yattığımı...Ahhh sırtüstü yatma kısmını ayrı özledim :) Yanlarım çürüdü artık sola yatmaktan :( Denizde yüzdüğümü, açık büfelerde fink attığımı hayal ediyorum :)
Ya da uzzzuuunnn bir yolculuğa çıktığımı, yolda her mola yerinde durduğumu ve yolculuğun sınırsızca tadını çıkarttığımı hayal ediyorum. Dere tepe gezdiğimi, uçakla uzaklara gittiğimi hayal ediyorum.
Ama bütün bunları hayal etmemi sağlayan bir suçlu var.O yazıyor, ben hayal ediyorum. Hep onun yüzünden oluyor bunlar.

Sevgili Işık'cım, hamileler her an herşeye aşerebilir... Bu kadar gezmesen diyorum :)

Şaka bir yana, arkadaşım Işık'ın "Gezmeli" adındaki bloğunu takip etmenizi tavsiye ediyorum. Özel gezi notları ve tavsiyeleri ile tam bir seyahatname tadında bir blog tutuyor. Ama bir konuda söz veremem, canınız çekebilir :)
Afiyetle kalın...

23 Şubat 2011 Çarşamba

YOĞURTLU MEYVE SALATASI

yoğurtlu meyve salatası



Şeker konusu vuku bulunca yediklerimin değiştiğinden bahsetmiştim sizlere. Tatlı krizlerini bastırmak için bu sıra sıkça yaptığım meyve salatasını paylaşmak istedim. Rejimde olanlar, şekeri yüzünden tatlı yiyemeyenler dışında sağlıklı bir atıştırmalık olarak değerlendirilebilir.Çocuklarınız için de farklı bir alternatif olabilir, denemeye ne dersiniz?

Malzemeler: (Bir porsiyon için)

  • 2 tepeleme yemek kaşığı yoğurt
  • 1 adet elma
  • 1 adet kivi
  • 3-4 adet ceviz
  • 1 yemek kaşığı Nestle Nesfit
  • 1 tatlı kaşığı bal

Not : Meyveleri arzuya göre değiştirebilirsiniz. Nesfit'i tat versin diye ekliyorum, çocuklara yedirirken ballı ya da çikolatalı kahvaltılık gevreklerden tercih edebilirsiniz.

Yapılışı:

  • Kaseye yoğurdumuzu koyuyoruz.
  • Meyveleri soyup küp küp doğruyoruz, yoğurdun üzerine koyuyoruz.
  • Cevizi ufak ufak dövüyoruz. Nesfiti de elimizle ya da havanda ufalıyoruz. Bunları meyvelerin üzerine serpiştiriyoruz.
  • Son olarak balı hepsinin üzerine gezdiriyoruz.

Afiyetle & sağlıkla,

18 Şubat 2011 Cuma

MOZAİK PASTA

mozaik pasta


Hakikaten çok zor durumdayım.Koyacak tek bir tarifim dahi kalmadı.Şu hipoglisemi konusu çıktığından beri yediklerime daha da dikkat etmem yüzünden maksimumda yediğim en eğlenceli şey, yarım yağlı yoğurdun üzerine doğradığım kivi ve serpiştirdiğimiz cevizle kendimi avuttuğum tatlı taklidi yaptırdığım şey. Ne yapacağım bilmiyorum vallahi, meğer nasıl bir bağımlılıkmış bu blog işi.Tamam daha önce de çeşitli zamanlarda yazamadığım, tarif koyamadığım olmuştu ama bunu nasıl aşacağımı düşünüyorum şimdi kara kara :(

Elimde kalan son ganimet de bekar ve öğrenci pastası , mozaik pasta :)Belki de en kolay pasta ama benim en favorilerimdendir her zaman.Yeri başkadır.

Evde annelerimizin yaptığı günlerin gün olduğu, öyle hazır almanın ayıp olduğu zaten hazırda satılanların kuru pasta ve baton yaş pastanın ötesine geçemediği dönemlerden kalma bir hissiyatı uyandırır bende nedense.
Hatırlar mısınız o günleri? Ben çok net hatırlıyorum...
Evde annemin günü ya da çaya gelecek bir misafir grubu olduğunda hazırlıklar günler öncesinden başlardı. Halılar kıvrılır, sandalyeler masanın üzerine ters çevrilir, ortada kovalar, bezler, arap sabunu :), annem yerlerde mermerleri fırçalar, halıları siler, camları parlatırdı. O temizlik yapmazdı, evi yıkar paklardı resmen. Çalışırken bu gücü nasıl bulurdu bilemiyorum, bende hiç bir zaman olmadı öyle bir güç. O temizlik günlerinde evde olmak bir kabustu.Sonra tarif defteri çıkardı piyasaya. Buzdolabını açtığımda o dönemin pahalı meyvesi muz, pastanın üzerine dilimlenmek üzere alındığı için bilirdim yememem gerektiğini. Bir gece öncesinde annem tabiri caizse uyumazdı, gece yarısına kadar pişirip dururdu. O misafirler gitse de biz de nasiplensek diye düşünürdüm, o günün gecesi ganimet vardı çünkü :) Misafir tabakları, çay takımı çıkar, su bardağının altına, çay tepsisinin üzerine dantel örtü kondurulurdu. Misafirlerin gelmesine dakikalar kala o kadar işi tek başına yapan o değilmiş gibi giyinir, süslenir, topuklu ev ayakkabılarının üzerine çıkar, misafirlerini en güzel şekilde ağarlardı. Öyle açık büfeymiş, termosta çay vermekmiş yoookkk... Hiç oturmadan, hiç bir şey yemeden geçerdi o gün, annem için. Meğer onlar kadınmış beee :) Biz de yapıyoruz tamam da ...Önden kadınımız geliyor, temizliği yapmaya. Mutfağın her türlü pratikliğinden faydalanıyoruz.Herşey daha bol, daha kolay ulaşılabilir durumda.

Amma yazdım, çenem düştü yaw:) Alt tarafı bir mozaik pasta tarifi vericem, nelere daldım bana bakın :)

Neyse lafın özü, mozaik pasta 10 dk hazırlama, 1,5 saat donma süresi ile pratik mi pratik bir pastacık. Üstelik az maliyetli ve risksiz.

Malzemeler:
  • 100 gr margarin
  • 3 çay bardağı süt
  • 2 çay bardağı toz şeker
  • 4 yemek kaşığı kakao
  • 2 paket petibör bisküvi
  • arzuya göre dövülmüş ceviziçi
Yapılışı:
  • Margarini ocakta eritiyoruz.
  • Şekeri sıcak margarinle karıştırıp eritiyoruz. Buna süt ve kakaoyu da ekleyerek sosumuzu hazırlıyoruz.
  • Bisküvileri elimizle parçalıyoruz. Sosun içerisine bisküvileri katıp, koyacaksak ceviziçini de ilave edip iyice karıştırıyoruz.
  • Birbirine iyice karışınca ya bir streç film içine döküp elimizle şekil veriyoruz (Piremit gibi mesela) ya da benim yaptığım gibi bir kalıbın içerisinde şekillendiriyoruz. Ben softbowl etkinliğinde bana hediye edilen "yasemin" kalıbını kullandım. Bir buzdolabı poşetini keserek açtım ve kalıbın içerisine yaydım, karışımı döktüm, elimle bastırdım ve şekillendirdim. Poşetin dışarıda kalan kısmını üzerine kapatarak buzluğa kaldırdım.
  • Buzlukta 1,5 saat kadar tuttuğumuz pastayı sonrasında buzdolabının alt katına indirebiliriz.
  • Dilimleyerek servis ediyoruz. Ben servis ederken üzerine hindistan cevizi de serptim.

Afiyetle & sağlıkla,

16 Şubat 2011 Çarşamba

UZAKTA AMA BİR O KADAR YAKINDA

Ben hala onu bazen Beşiktaş'taki evinde sansam da, ayda en azından bir kerecik bile olsa göremememi, yoğun iş temposuna bağlasam da aslına o gideli bayağı oldu..Gitti ama hep soluğu üzerimde. Oğluşu ve beni sürekli yokluyor, bana uzaktan kokulu kokulu öpücükler yolluyor. Sık sık uzun uzun yazıyor bana, nerede, ne yapıyor, hayal ediyorum ben de ..

Güzel yüzlü Esen'im yarinin yuvasına konalı beri bizden uzakta olsa dahi elini hiç çekmedi üzerimizden. Şimdi de gün sayıyoruz, geleceği günü.Oğluşu görmeye geleceği günü.

Evini bıraktı gitti, işini bıraktı gitti, annesini bıraktı gitti, sevdiklerini bıraktı gitti, İstanbul'u bıraktı gitti ama meğer gitmesi lazımmış. İçindeki kurabiye ve cupcake perisi canlanıverdi. Şimdi İsviçre'de lezzet saçar oldu. Ben de sizlerle onun bloğunu paylaşmak istedim bugün. Buyrun Avrupa'daki taze gelinin marifetleri bu blogda...



Afiyetle & sağlıkla,

14 Şubat 2011 Pazartesi

GÜZEL BİR GÜN OLSUN




Fotoğrafı görünce yüzümde bir tebessüm oluştu. İşte orta noktayı bulma, işte anlayış, işte fikir birliği dedim kendi kendime...İnsan yeter ki gönlünü güzel tutsun...

Canım okuyucularım bu vesile ile hepinizin Mevlüt Kandili Mübarek, Sevgililer Günü Kutlu Olsun...

Afiyetle & sağlıkla,

11 Şubat 2011 Cuma

PEYNİRLİ MAYALI POĞAÇA

peynirli mayalı poğaça

Esra'nın baby shower sabahında, dereotlu ve havuçlu poğaçaları pişirirken, Enginciğiminin "bize yapmazsın" dediğini söylemiştim sizlere. O gün ona söz verdiğim için ertesi gün, yani pazar günü tekrar bir poğaça pişirme durumum oldu, ancak bu sefer Engin'in damak tadına göre, yalın ve bilindik malzemelerle :)

Ahhh ahhhh... Evin içerisindeki o maya kokusu geldi şimdi burnuma :) Sahalardan uzak kalan futbolcu misali elimin ve midemin hamur işlerinden uzak kalıyor olması beni üzse de yapacak bir şey yok, kepek ekmeğine tosta peynirli börek muamelesi yapıyorum elim mahkum :)

Bu poğaça da tıpkı dereotlu ve havuçlu poğaça kadar güzel oldu, üstelik malzemeleri daha da pratik, mayayı saymazsak herşey elimizin altında varolan malzemelerden.

Malzemeler: (15 adet)
Hamuru için:
  • 3 su bardağı un
  • 1 tatlı kaşığı (silme) toz şeker
  • 1/2 tatlı kaşığı tuz
  • 1/2 su bardağı sıvıyağ
  • 1 çay bardağı ılık süt
  • 1/2 çay bardağı ılık su
  • 1/2 paket yaş maya
  • 1 yumurta

Ara malzemesi :

  • 100 gr beyaz peynir
  • 1 kase ince kıyılmış maydanoz
  • 1 yemek kaşığı un
  • 1 yumurtanın akı (un ve yumurta akı peyniri tutsun diye konuyor, arzu etmezseniz ilave etmeyebilirsiniz)

Üzerine;

  • 1 yumurtanın sarısı
  • bir tatlı kaşığı sıvıyağ
  • çörek otu & susam

Yapılışı :

  • Mayayı ılık sütte eritiyoruz. Sütün parmağımızı yakmayan sıcaklıkta olması gerekiyor.
  • Hamuru yoğuracağımız kaseye un, şeker ve tuzu döküp harmanlayrak ortasını havuz şeklinde açıyoruz. Bu havuza yumurta, sıvıyağ, ılık su ve mayalı süt karışımını koyup yavaş yavaş karıştırmaya başlıyoruz. Unu da elimizle bu sıvılara dahil ederek hamuru yoğuruyoruz. (Un az gelirse bir miktar daha ilave edebilirsiniz, yumuşak, ele yapışmayan bir hamur olmalı)
  • Hamur hazır olunca 30-45 dk kadar ılık bir ortamda üzerini örterek mayalanmaya bırakıyoruz.
  • İç malzeme için peyniri ufalayıp, maydanoz, un ve yumurta akı ile karıştırıyoruz.
  • Fırınımızı 170 derecede ısıtıyoruz.
  • Mayalanan hamurdan parçalar kopartıp ortasına peynirli harçtan koyarak yuvarlak bir şekil veriyoruz. Yağlı kağıt serdiğimiz fırın tepsisine diziyoruz. Bu şekilde tüm hamuru tamamlayarak poğaçaları 15 dk kadar tepside mayalanması için bekletiyoruz.
  • Üzerine yağ-yumurta sarısı karışımından bir fırça yardımı ile sürüyoruz. Susam-çörek otu serpip fırına veriyoruz.
  • Üzerleri kızarıncaya kadar pişiriyoruz.


Afiyetle & sağlıkla,

9 Şubat 2011 Çarşamba

ÇİKOLATALI MİLFÖYLER

çikolatalı milföyler



Tatlı krizine hızlı ve pratik bir çözüm

Benim pek nadiren yaşadığım bir durumdur, tatlı krizine girmek. Benim tuzlu krizim tutar genelde. Poğaça ister canım, börek ister :)

Ama artık ne isterse istesin nafile :( Hamurişi, karbonhidrat, şeker hepsi yasak.. Şeker değerlerim nedeniyle bunlardan uzak yaşamayı öğrenmem gerekiyor, üstelik hamileliğim yüzünden değil, ilelebet..

Bu fotoğraf da tatlı bir anı benim için. Dayanamam diyorum şu anda yazarken bile. Ben yemeden duramam... Offf insanın sevdiği şeylerden mahrum kalması ne fena bir şey ya..Bu rejim değil sonuçta, artık sağlık konusu olduğundan pazartesi başla salı bitir de olmaması lazım. Anlayacağınız dertliyim canlarım. Bahaneniz dünya nimetlerinden uzak mı kalacak , bu blogda ne pişecek ? Bakalım cuma günü son sözü söylecek doktorumuzun tavrı ne olacak? Blogum var desem, tarif beklerler desem beni karbonhidratlarımdan ebediyen belki ayırmaz , ha ne dersiniz?

Çikolatalı milföyleri, İglo'nun bana hediye ettiği paketten çıkan milföylerle hazırladım. Sonuç son derece başarılı oldu, tıpkı kruvasan gibi gözüküyorlardı. Lezzetleri ise dayanılmazdı diyebilirim. Yapılışı son derece pratik bu tatlıyı balık menülerinizden sonra, ani gelen misafir durumlarında ve evde çocuklar "tatlı" diye tutturduğunda hemen yapabilirsiniz.

Malzemeler: (20 adet için)

  • 10 adet milföy hamuru
  • 2-3 yemek kaşığı tereyağ
  • 1 su bardağı damla çikolata ya da ince doğranmış çikolata parçaları (kendiniz bıçakla parçalayabilirsiniz)
  • 1 yumurtanın sarısı
  • üzeri için pudra şekeri

Yapılışı:

  • Tereyağını ocakta eritiyoruz.
  • Milföy hamurlarını elimizle bir miktar açıp ortadan ikiye bölerek iki adet üçgen elde ediyoruz.
  • Üçgenlerin üzerine tereyağ sürüp çikolata koyarak ay çöreği gibi katlı olacak şekilde sarıyoruz.
  • Fırınımızı 180 derecede ısıtıyoruz.
  • Yağlı kağıt serdiğimiz fırın tepsisine sardığımız milföyleri diziyoruz.
  • Üzerlerine yumurta sarısı sürüp, fırına veriyoruz.
  • Kızarıncaya kadar pişirip, fırından aldıktan sonra üzerlerine pudra şekeri serperek servis ediyoruz.


Afiyetle & sağlıkla,

7 Şubat 2011 Pazartesi

TAVUK SUYUNA TERBİYELİ TEL ŞEHRİYE ÇORBASI

Tavuk Suyuna Tel Şehriye Çorbası



Cumartesi gününden beri İstanbul'da havaların maşallahı var, güneş hep açık. Ne zaman kış yapacak, ne zaman kar yağacak diye beklerken evin içinin güneşle aydınlanıyor olması aslında beni mutlu etmiyor değil. Ancak etrafta kol gezen, geçtiğimiz hafta bizim eve de giren grip salgınından kurtulmak için bir kar yağsa fena da olmaz hani diyorum. Şöyle mikroplar bir kırılıverse artık. Ofiste sürekli her köşeden öksürük,aksırık sesleri yükseliyor, haftanın en az birkaç günü birkaç kişi gelemiyor...Dolayısıyla aslında hastalık geçse de yine tehlikesi kol geziyor.

İşte bu yüzden yine bir çorba tarifi ile karşınızdayım. Hem de gribe iyi geldiği söylenen tavuk suyuna bir çorba tarifi ile.


Malzemeler: (4 kişilik)

  • 5 su bardağı tavuk suyu
  • 1 kahve fincanı tel şehriye
  • 1 adet limonun suyu
  • 1 adet yumurta sarısı
  • 2 silme yemek kaşığı un
  • tuz
  • üzeri için tereyağı



Yapılışı:

  • Daha önceden haşladığım tavuğun suyunu kullandım ancak sizin evinizde yoksa, yapmanız gereken yaklaşık 1/2 kg tavuk etini (kemikli-kemiksiz farketmez, eti kullanacağınız yere göre tercih edebilirsiniz) bir miktar tuz katıp haşlayarak tavuk suyu elde edebilirsiniz. Tavuğun yağlı bölümü olursa sonucun daha lezzetli olacağını söyleyebilirim.
  • Tavuk suyunu tenceremize koyup bir taşım kaynatıyoruz. Kaynayan suya tel şehriyelerimizi katıyoruz.
  • Bir kasede, yumurta sarısı, limon suyu ve unu iyice çırpıyoruz. Kaynayan çorbanın suyundan bir miktar ilave edip, unun topaklanmaması için karışımı iyice inceltiyoruz.
  • (Ben her ihtimale karşı bu tip terbiyeleri tel süzgeçten geçirerek katarım, size de bunu tavsiye ediyorum.) Tel süzgeci kaynamakta olan çorbanızın üzerine tutup karışımı yavaş yavaş çorbamıza ilave ediyoruz ve kesilmemesi için hızla karıştırıyoruz.
  • Terbiyesini kattığımız çorbayı şehriyelerimiz yumuşayıncaya kadar yaklaşık 4-5 dk daha pişiriyoruz. Bu aşamada tuzunu ilave edebiliriz.
  • Bir tavada tereyağ yakıyoruz.
  • Çorbamız pişince üzerine tereyağ döküp servis ediyoruz.

Not: Bu çorbanın içerisine bir miktar tavuk eti de didiklenebilir, bu şekilde daha da lezzetli bir çorbanız olacaktır.


Not2:Çorbanız koyu olursa bir miktar sıcak su ilave ederek, açabilirsiniz.


Afiyetle & sağlıkla,

5 Şubat 2011 Cumartesi

AJANDA'DAN SEVGİLİLER GÜNÜNE ÖZEL BİR SÜRPRİZ



Ajanda'da bu ay sürpriz üzerine sürprizler var..
Sevgililer Gününde kendinizi veya sevgilinizi şımartmaya ne dersiniz?
Ajanda'da, 5 şanslı kişiye SWAROVSKİ TAŞLI GÜMÜŞ İNCİ KOLYE armağan ediyor, üstelik gerçek istiridye kabuğunun içinde.
Yapmanız gereken sadece çekilişe katılmak. Nasıl mı?

Ajanda Dergi aktif abonesi olmak. Bunun için sitenin sol tarafında bulunan ‘mailinizi yazın’ bölümüne mail adresinizi yazarak abone olabilirsiniz.
Abone olduğunuz mail adresinizden iletisim@ajandadergi.com adresine “çekilişe katılmak istiyorum” içerikli mail atıp çekiliş için 1 hak kazanabilirsiniz.
Facebook sayfamızdaki çekiliş duyurularımızdan birine yorum yazarak +1 çekiliş hakkı daha kazanabilirsiniz.
Varsa blogunuzda veya web sitenizde bu çekilişle ilgili bir duyuru yayınlayıp sayfamıza link verirseniz ve iletisim@ajandadergi.com adresimize bu postunuzun linkini gönderirseniz +1 çekiliş hakkı kazanabilirsiniz.
Son çekiliş hakkı için 9 Şubat sabah saat 11:00’e kadar vaktiniz var.
Sonuçlar aynı gün açıklanacak ve şanslı kazananlara gönderilmek üzere kargoya verilecektir.
Çekilişler random.org aracılığıyla yapılacaktır. Olmaz olmaz demeyin, şansınızı deneyin!
Bu adresten kazanacağınız harika ürün hakkında daha detaylı bilgi alabilirsiniz.

Herkese bol şans!!!!!

4 Şubat 2011 Cuma

DEREOTLU & HAVUÇLU POĞAÇA

dereotlu & havuçlu poğaçalar



Birkaç ay önce bir pastanede arkadaşlarımla kahvaltı etmek üzere buluştuk. Pastaneden içeriye girdiğimde burnuma dolan o koku o gün bugündür hep benimle geziyor desem yeridir.Tamam oldum olası hamurişine dayanamam ama o poğaça sanırım ömrümde yediğim en güzel poğaçaydı ya da bu hamilelik işi onu o statüye soktu :) Şaka yapmıyorum pastanede ne kadar poğaça kaldıysa hepsini bizim masaya söyledik :) Ve yedik.. bakın yedik diyorum, tek başıma yemedim yani :)

Dereotu ve havucun hamurun içindeki lezzeti oradan kaldı ya aklımda ilk fırsatta ben de yapıcam dedim ve Esracığımdaki kahvaltı organizasyonunun menüsünü belirlerken aman biri poğaça ya da benzeri birşeyi kapmasın diye hemen atlayıverdim ortaya... Poğaçalar benden diye :)

Bir de hava attım, Esra'ya en yakın ben oturuyorum, size dumanı tüten poğaça garantisi veriyorum dedim :) Öyle de yaptım, 10:40'da fırından aldığım poğaçaları 11:00'de Esra'ya naklettim :)Poğaça mayaladığımı gören Enginin lafı ise şu oldu "Bize yapmazsın!" yahu bu bana ya da bizim gibi yemek bloggerı hanımlara söylenecek laf mı ? Sana yapmasam, siteye yazmak için yaparım :) hahahahahaha :)Neyse ertesi gün gönlünü almak için bu sefer başka türlü yaptım ona, malum dereotu, havuç Enginciği bozar :)

Poğaçalarım, kızlarım tarafından masada istediğim ilgiyi gördü, hatta duydum ki çaktırmadan yürütenler, eve götürenler bile olmuş :) Tarifi yaz hemen dediler, söz dinledim ben de.. Buyrun dumanı tüten poğaçalarımın tarifi..

Malzemeler: (18-20 adet)

  • 4 su bardağı un (Birden koymayalım)
  • 1/2 paket yaş maya
  • 125 gr tereyağ (ben Teremyağ kullandım)
  • 1 yumurta
  • 1,5 çay bardağı sıvıyağ (ben mısırözü yağı kullandım)
  • 1,5 tatlı kaşığı tozşeker
  • 1/2 tatlı kaşığı tuz
  • 1 çay bardağı ılık süt
  • 1/2 çay bardağı ılık su
  • 1 adet havuç
  • 1 kase ince kıyılmış dereotu
  • 1 adet yumurtanın sarısı (üzerine)

İç Malzeme:

  • 100 gr beyaz peynir
  • 1 adet yumurtanın akı
  • 1 yemek kaşığı un

Yapılışı:

  • Mayayı ılık sütün içerisinde eritiyoruz. (Sütün küçük parmağınızı daldırdığınızda elinizi yakmayacak ılıklıkta olması gerekiyor.)
  • Tereyağını ocakta eritip bir miktar ılınmaya bırakıyoruz.
  • Havucu rendenin ufak tarafı ile rendeliyoruz. (Benim rendemdeki ufak taraf çok suyunu çıkarttığı için önce geniş tarafı ile rendeleyip sonra rondodan geçirdim)
  • Hamuru yoğuracağınız kaba 3 su bardağı unu, toz şekeri, tuzu koyup ortasını havuz şeklinde açıyoruz. Bu havuza erittiğimiz tereyağını, sıvıyağı, mayalı sütü, ılık suyu ve yumurtayı döküyoruz.
  • Sıvıları parmağımızın ucu ile karıştırıp yavaş yavaş toz malzemeleri de alarak hamuru yoğurmaya başlıyoruz.
  • Havuç ve dereotunu hamura katıp yoğurmaya devam ediyoruz. Bu aşamadan sonra son 1 bardak unu, hamurun kıvamını ayarlamak için azar azar katarak ele yapışmayan bir hamur elde ediyoruz.
  • Hamurumuz hazır olunca üzerini nemli bir bezle örtüp, ılık bir ortamda 1 saat kadar mayalanmaya bırakıyoruz. (Kalorifer üzerinde kışın gayet iyi ve hızlı sonuç alabilirsiniz)
  • İç malzeme için, peyniri ufalıyoruz. Peynirin için akıp erimemesi için yumurta akı ve unu ilave edip karıştırıyoruz. (Bunu kursta Sefa Ustamızdan öğrenmiştim)
  • Fırınımızı 180 derecede ısınmaya bırakıyoruz.
  • Fırın tepsisine yağlı kağıt sererek hazırlıyoruz.
  • Hamurumuz mayalanınca ufak parçalar alıp, elimizde açıp ortasına peynir harcından koyup kapatıyoruz. Tepsiye diziyoruz.
  • 10-15 dk kadar da tepside mayalandırdıktan sonra üzerlerine yumurta sarısı sürüp (ben yumurta sarısına biraz da sıvıyağ ilave ettim) fırına veriyoruz. Üzerleri kızarınca fırından alıyoruz.

Afiyetle & sağlıkla,

2 Şubat 2011 Çarşamba

AJANDA ŞUBAT 2011 SAYISI ÇIKTI

ajanda_subat2011



Ajanda'nın 9. sayısı yayında...

Bu ayki sayımızın genel kurgusu "Zirve" üzerine kuruldu.. Bembeyaz bir zirve "Uludağ", tatlı zirve "Çikolata", Pop'un zirvesindeki Kral "Michael Jackson", Oskarın zirvesine oynayan "Black Swan", zirvede bir medeniyetin ikametgahı "Topkapı Sarayı" konularımızdan sadece birkaçı...

Üstelik aşkın ayı Şubat sayısı, birbirinden özel ve güzel sürpriz hediyelerle dolu bir şekilde sizleri bekliyor.

Dergiye sadece bir tık uzaktasınız ... Şubat sayısı için buyrun...

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails