29 Eylül 2009 Salı

PATATESLİ RULO BÖREK & FOTOĞRAFA İLK ADIMLAR



Fotoğraf kursum hala devam ediyor. Pazar günü dönem katılımcıları hepbirlikte İznik'teydik. Daha önce de gitmiş olmama rağmen, İznik'e kadrajın ardından başka bir bilinçle bakmak cidden daha keyifliydi. Fotoğraf çekmenin bana bakmayı öğreteceğini hiç düşünmemiştim. Görmenin ötesine geçip, bakmak hakikaten çok daha değişik bir his. Artık neye baksam bana bir kare fotoğraf hissi veriyor :) İlk heves midir bilmiyorum ama gerçekten çok keyif aldığım bir dönem oldu. Fotoğrafçılık kursu konusunda öneri isterseniz, özellikle İstanbul Anadolu yakasında oluşu ve samimi ortamı nedeniyle Fotoğraf Atölyesini sizlere tavsiye edebilirim.


Daha dün tarif yazdım biliyorum, bu hızımı neye borçlu olduğumu soracaksınız belki de. Haklısınız ancak kendimi birden günün ortasında burada buluverdim. İşe güce bir kaç dakika ara verip bir soluklanmak istedim sanırım. O yüzden ramazan denemelerinden birini daha bekletmeden yazacağım.


Kete sever misiniz? Orta Anadolu'da sıkça yapılır, bilenleriniz muhakkak vardır. Arasındaki unlu doku nedeniyle ben keteyi çok severim. Bu böreğin de yufkalarının arasındaki un bana keteyi anımsattı tat olarak benzer yanı olmasa dahi. Malzemeleri kolay, yapımı pratik ama tat olarak değişik bu tarifi beğeneceğinizi düşünüyorum. Tarif bir televizyon programından alıntı.

Malzemeler: (12 adet börek için)
  • 2 adet yufka
  • 4-5 adet orta boy haşlanmış patates
  • 1 çay bardağı sıvıyağ (arzuya göre mısırözü-ayçiçek ya da zeytinyağ kullanılabilir)
  • 1 su bardağı un
  • 1 avuç kadar ince kıyılmış maydanoz
  • 1 avuç kadar ince kıyılmış dereotu
  • 100 gr beyaz peynir
  • tuz
  • üzerine sürmek için yumurta sarısı

Bir kasede patatesleri ezip, maydanoz, dereotu ve peynir ile karıştırıyoruz. Arzuya göre tuz ilave edip iç malzememizin hazırlığını tamamlıyoruz.

İlk yufkayı tezgaha açıyoruz. Üzerine fırça yardımı ile sıvıyağ sürüyoruz. Bir elek yardımı ile yufkanın üzerine eşit miktarda gelecek şekilde un eliyoruz. (Fazla gelmemesine, topaklanmamasına dikkat edelim)

Yufkayı ortadan ikiye katlıyoruz. (yarım ay şekli alacak) Üzerine yine sıvıyağ sürüp tekrar un eliyoruz.

Yarım ay şeklinde duran yufkamızın geniş kısmına hazırladığımız iç malzemeyi boylu boyunca bir sıra halinde koyarak orta kalınlıkta bir rulo elde edecek şekilde sarıyoruz. Bu uzun ruloyu 3-4 parmak kalınlığında dilimliyoruz. (6 parçaya denk geliyor aşağı yukarı)

Aynı işlemi diğer yufkamıza da uyguluyoruz.

Dilimlediğimiz börekleri yağlanmış ya da yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine diziyoruz.

Yumurta sarısı ve bir miktar sıvıyağı bir kasede karıştırıp böreklerin üzerine sürüyoruz.

Önceden ısıtılmış fırında 180 derecede üzerleri kızarana kadar pişiriyoruz.

Afiyetle,

25 Eylül 2009 Cuma

NANELİ SÜZME MERCİMEK ÇORBASI

İşte döndüm.. Kısa bir tatil ve yaza veda edişin ardından yine buradayım. Ramazan ayının sonrasında kaldığımız yerden devam ediyoruz...



Ramazan sonrasında vereceğim tariflerin bir çoğu aslında ramazan sofralarından olacak. Yine birikimlerimizi kullanacağız yani :)

Neredeyse 3 seneyi bitireceğim Yemekbahane'de. Arşivi kontrol ettiğimde bir çok farklı şey yazmış ve yayınlamışım ama çorba konusunda zayıf olduğumu gözlemledim. Aslında hepimize olan bir şey bu, benim aklıma gelen gerekçe o.."Bu yayınlanır mı?" gözüyle bakınca , insan evinde normalde pişen şeyleri koyma konusunda tereddüte düşebiliyor zaman zaman. Sanırım çorba konusu da böyle bir gerekçede kaynayıp gitmiş bende.

Süzme mercimek çorbası, herkesin evinin en temel taşlarından biridir. Kimisi un kavurur, kimisi havuç koyar ama her evde muhakkak süzme mercimek çorbası kaynar diyebiliriz. Naneli süzme mercimek çorbası ise benim ramazanda üst üste mercimek çorbası içmekten sıkıldığım (Neden üst üste demeyin, evde Engin var, ondan) bir günde yaptığım bir çorba oldu.

Malzemeler:

  • 1,5 su bardağı kırmızı mercimek
  • 1 adet orta boy kuru soğan
  • 1 adet orta boy patates
  • 2 adet maggi tavuk bulyon
  • 2 yemek kaşığı tereyağ
  • 1 tatlı kaşığı kuru nane
  • tuz
  • su

Mercimeklerimizi ayıklayıp bol su ile yıkıyoruz. Düdüklü tencerece mercimeği ve soyularak iri doğranmış soğan ve patatesi koyup üzerini 1-2 parmak aşacak şekilde su ilave edip yaklaşık 10 dk kadar (düdüğü öttükten sonra) haşlıyoruz. Düdüklü tenceremizi sürenin sonunda açıp el blendırı ile ya da tel süzgeçten geçirerek çorbamızı krema kıvamına getiriyoruz. Bu aşamadan sonra koyuluk durumuna göre su ilave edilmesi gerekiyorsa sıcak su katıp kıvam ayarı yapıyoruz.

Not : Ben el blendırı ile yapsamda muhakkak tel süzgeçten geçirerek başka bir tencereye almayı tercih ediyorum.

Tereyağ, bulyonlar, tuz ve nanesini ilave ederek kısık ateşte yaklaşık 5-10 dk kadar kaynatıyoruz.

Servis önerisi : Arzu ederseniz servis ederken tereyağ ve kırmızı biberi ocakta kızdırıp üzerine gezdirebilirsiniz.

Afiyetle,

18 Eylül 2009 Cuma

BABY SHOWER PASTASI & SADE PANDİSPANYA

Ramazan ayı içerisinde yazacağım son yazıda yaptığım bir pastaya yer vermek istedim. İlkokula gittiğini günleri dün gibi hatırladığım Sevgili Duygu'nun baby shower partisi için hazırladığım bu pasta, klasik bebek pastalarına dair her ne kadar benzer unsurlar taşıyor olsa da yukarıdaki resimde gözüken o "karpuz dilimi" nedir diye belki içinizden soranlar olmuştur :)

Duygu ve eşi Brandon bebeklerinin adını Summer (Yaz) Damla koyacakları için , yaz mevsimini temsil eden espirili bir detay olarak karpuz dilimi iliştirmemi istediler pastanın bir köşesine. Ben de tam "Summer" ın altına konduruverdim ama inanın şeker pembesi, üzerinde emzikler , kelebekler olan bir pastaya yeşil-kırmızı tonlarda bir karpuz dilimi koyacağım aklımın ucuna dahi gelmezdi :)


26 ve 18 cm'lik iki çemberde hazırladığım pastanın pandispanyasını sade şekilde hazırladım. Duygu'nun talebi ile bu aslında hep ganaj uygulamama rağmen bu sefer krema kullandım.

Bu pasta için 2,5 ölçü pandispanya hazırlığı yaptım.

SADE PANDİSPANYA (20 cm kalıp için)
  • 6 yumurta
  • 170 gr toz şeker
  • 110 gr un
  • 1/2 çay bardağı portakal suyu
  • 50 gr mısır nişastası

Yumurta sarısı ve beyazlarını ayırıp, yumurta aklarını şekerin yarısı ile kar gibi oluncaya ve bıçakla kesilebilecek kıvama gelinceye kadar çırpıyoruz.

Şekerin geri kalanı ile yumurta sarılarını krema gibi oluncaya kadar çırpıp, portakal suyunu ilave edip kaşıkla karıştırıyoruz.

Nişasta ve unu elekten geçirip, tüm malzemeleri biraraya getirip yumurta aklarını söndürmeden tahta bir kaşık ile hafifçe karıştırıyoruz.

Altına yağlı kağıt koyduğumuz çemberimizi fırın tepsisine oturtup hazırladığımız pandispanya karışımını döküyoruz.

Önceden ısıtılmış 180 derece fırında pandispanyamızı yaklaşık 25-30 dk kadar pişiriyoruz.

Pandispanyayı rahat kullanabilmek adına bir gece önceden hazırlamak gerekir.

Krema olarak Çilekli Yaz Tatlısı'nda kullandığım kremayı yaptım. Son olarak eklediğim margarini 50 gr'a düşürdüm ve 1 yumurta ilave edip öyle çırpma işlemi yaptım. Bunu da pastayı hazırlamadan 2-3 saat evvel hazırlamamız soğuması ve kıvam alması için gerekiyor.

2 paket krem şantiyi üzerindeki pastalar için kullanılması gereken tarifine göre çırptım ve buzdolabında 30 dk kadar beklettim. Krem şanti hazır olunca yaklaşık 8-10 kaşık kadar hazırladığım kremaya ilave ettim, kaşıkla karıştırdım.

Pandispanyalarımı 3 kata böldükten sonra ilk kata krema ve böğürtlen koydum, ikinci kata da aynı uygulamayı yapıp son katı kapatıp kalan sade krem şanti ile iyice sıvadım. Bu şekilde hazırladığım pastayı buzdolabında 1 saat kadar bekletip sonrasında şeker hamuru kaplama ve süsleme aşamasına geçtim.

Yukarıdaki tarif şeker hamuru ile kaplamadan da misafirler için uygulanabilecek bir pasta tarifi. Buzdolabında bekletme aşamasından sonra bir kat daha krem şanti ile sıvanıp meyve ya da farklı uygulamalarla süslenebilir.


Buradan hepinize güzel bir bayram diliyorum. Ramazan ayının bereketi, bolluğu evlerinizden hiç eksik olmasın.

Afiyetle kalın,


16 Eylül 2009 Çarşamba

MAYALI KATMER BÖREĞİ


Bu sene de Ramazan ayını neredeyse bitirdik. Sanırım cok az acıkarak oruç tuttuğum nadir bir Ramazan süreci geçirdim. Sürenin uzun olmasından sanırım vücut açlığa dayanıp, sonrasında yemek yemek ihtiyacını belirli bir zaman sonunda "stand-by" moduna alıyor :)
İşte bunun gibi bir gündü, bir pazar günü, canım hiç yemek çekmezken, karnım hiç ama hiç aç değilken , Engin börek açmamı istedi benden :) Şimdi bu nasıl bir talep ? Yerli mi yersiz mi , bilemedim.. Eee beyimize boynumuz kıldan ince. Yeni bir tarif denemek üzere kalktık mutfağa girdik.
Yapımı çok zor değil.. Biraz el oyalıyor ama lezzetli ve güzel bir börek oldu.
Malzemeler:
Hamuru için:
  • 1/2 kg un
  • 1/2 su bardağı yoğurt
  • 2/3 su bardağı sıvıyağ
  • 20 gr yaş maya
  • tuz

  • arasına sürmek için 100-125 gr kadar tereyağ ya da margarin-tereyağ karışımı (arzuya göre tercih edilebilir)
  • içine ufalanmış beyaz peynir ve ince kıyılmış maydanoz
  • Üzerine sürmek için yumurta

Öncelikle maya el yakmayacak sıcaklıkta olan bir miktar su ile eritilir. Derin bir kaba un, yoğurt, sıvıyağ, maya ve tuz konur ve yoğurulur. Yağlı ve yumuşak bir hamur elde edilir.

Hamur hiç bekletilmeden 6 eşit parçaya ayrılır.

Arasına sürülecek yağ bir tavada eritilerek hazırlanır.

Eşit parçalara ayırdığımız hamurları ince bir şekilde yaklaşık bir yemek tabağı büyüklüğünde açalım. Yağlı bir hamur olduğu için açımı da kolay oluyor.

Açtığımız hamurun her yerine erittiğimiz yağdan sürelim ve köşeleri içeri doğru alarak, bohça biçiminde katlayalım.

Elde ettiğimiz kare şeklini enne ve boyuna iki eşit parçaya bölerek 4 adet üçgen elde edelim. Üçgenlerin ortasına peynirli harcımızı koyup kapatalım ve yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine dizelim.

Tüm parçalar bitene kadar aynı işlemi tekrarlayalım.

Üzerlerine yumurta sarısı sürüp arzuya göre susam ve/veya çörekotu ile süsleyelim. 170 derece fırında üzerleri kızarana kadar pişirelim.

Afiyetle,

14 Eylül 2009 Pazartesi

İFTAR SOFRASI 2 - VESİLESİ DOĞUMGÜNÜ

Geçtiğimiz hafta doğumgünüm nedeniyle iftarda ailecek bizim evde toplandık. 20 yaş dişlerimin bana verdiği azap nedeniyle bu sofranın hazırlığını malesef ben yapamadım. Canım annecim güzel elleri ile harika bir menü oluşturdu.


İftar soframızda:

Pastayı da canım annem elleri ile hazırlamıştı. Artık o da kendi klasiklerini farklı yöntemlerle sergilemeye başladı.

Bu pastayı da çilekli yaz tatlısını farklı şekilde uygulayarak yapmış. Kedidilerini kelepçeli kalıbın içerisine dizip kremayı orada uygulamış, servis etmeden az önce de kelepçeyi açtı. Kreması daha sıkı olsun diye pişirdikten sonra çırpma işleminde 1 yumurta ilave etmiş. Her zaman söylediğim gibi annem göz kararı tarif uygular, tıpkı tüm anneler gibi :) O nedenle burada verdiğim kremanın daha sıkı olması için unu çoğaltıp, sütü azaltmış da olabilir. Herhangi bir mutfak kazası oluşmaması adına uyarmak istedim. Ben de denediğimde size tam tarifi bildiririm.

Yaş 20'yi aşalı bir hayyyliii :) olmasına rağmen doğumgünüme 1 gün kala yirmilik dişim kendisinin de benimle büyümekte olduğunu acı bir şekilde gösterdi bana. 5 gündür bu acıyı çekiyorum. Malesef apse olduğu için de müdahale edilemiyor henüz :( Dün gece yine sağlığımızın ne değerli olduğu geldi aklıma, Allah'ım kimseyi ufacık ağrı ile bile karşılaştırmasın.

Geçtiğimiz haftaya dair yazacak daha çok şeyim var ama bugünlük bu kadar yeter.

Afiyetle kalın,

7 Eylül 2009 Pazartesi

CEVİZLİ & NOHUTLU BÖREK VE DOMATESLİ SOS



Cevizli börek duymuştum. Hani peynire ilave edilir, belki kıymaya. Ama nohutlu börek ne duymuştum ne de yemiştim doğrusu. Konuklarımdan anne ve kız alerjik olunca ne'li börek yapabilirim diye başladım düşünmeye.

Arşivi karıştırdım, sebzeli böreklere bir göz attım.


Ya içinde yine süt ve süt ürünleri var.. Ya canım çekmedi ya da sevmeyenler var ...

Tüm olasılıksızlıklar neticesinde başladım orada burada gezinmeye, dergi karıştırmaya..

Sonunda bir internet sitesinde, blog olmadığı için adını malesef sonrasında hatırlayamadım, nohutla yapılmış bir börek örneği gördüm. Ama hem şekli hem de sunumu itibari ile benim az sonra vereceğimden biraz farklıydı. Ben sadece nohut ve ceviz uyumunu keşfetmiş oldum:)

Misafirlerimin damak tadına dair yine de risk yaratmamak adına konuklarım gelmeden bir gece evvel bir deneme yaptım. Aslında sitede belirtileni birebir deneyerek yaptığım bu demoda karar verdim bazı değişiklikler yapmaya diyebilirim.

Yanında sunulan sos ile son derece lezzetli bir ikram haline dönüştü. Lezzetini henüz 2 yaşını yeni dolduran Naz dahi sanırım 3 tane yiyerek tescillemiş oldu :)


Malzemeler:
  • 3 yufka (24 adet börek elde ediliyor)
  • 1-1,5 su bardağı haşlanmış nohut (Ben Tamek'in son gönderdiği hediye kutusundan çıkan nohutu kullandım.
  • 1 su bardağı ceviz (iri çekilmiş olacak)
  • tuz - karabiber
  • kızartmak için sıvıyağ

Domates Sosu için:


  • 1 adet orta boy domates(kabukları soyulmuş)
  • 1 tatlı kaşığı domates salçası
  • 1 yemek kaşığı ketçap
  • tuz-karabiber-kimyon-kırmızı biber-kekik
  • 1-2 yemek kaşığı zeytinyağ
  • 1 diş sarımsak

Yufkalarımızı yatay ve dikey olarak öncelikle ortadan bölerek 4 adet geniş üçgen elde ediyoruz. Sonra çapraz keserek her bir üçgeni iki parçaya ayırmış oluyoruz. Sonuçta her bir yufkamız eşit 8 parçaya ayrılmış olacak.

Haşlanan ya da konserve olarak kullandığımız nohutlarımızı rondodan geçirip iyice eziyoruz. Sonrasında ceviz ve tuz, karabiber ilave edip iyice karıştırıyoruz.

Üçgen kestiğimiz yufkaların geniş kısmına iç harcımızdan koyup minik sigara böreği şeklinde sarıyoruz.

Tüm yufkalarımız için aynı işlemi tekrarlıyoruz.

Tavaya sıvıyağ koyup kızmasını bekliyoruz. Kızan yağda sardığımız börekleri pişiriyoruz. Renkleri dönüp kızarınca kağıt peçete koyduğumuz bir tabağa çıkartıyoruz.

Sosunu hazırlamaya başlıyoruz.

Sos için belirtilen tüm malzemeleri rondoya koyup 3-4 sn makinayı çalıştırıyoruz. Eğer rondo kullanmayacaksanız, domatesi rendelemeniz ve sonrasında tüm malzemeleri kendiniz karıştırmanız yeterli olacaktır.

Bir sos tabağına hazırladığımız sosu koyup servis edeceğimiz büyük tabağın ortasına koyuyoruz. Böreklerimizi de sosun çevresine dizip servis ediyoruz.

Porsiyon servis edilecekse, sos böreklerin üzerine ya da yanına da konabilir.

Servis önerisi:

Naneli Limonata



Afiyetle,

3 Eylül 2009 Perşembe

FIRINDA DOMATES SOSLU KUZU



İftar davet menümün baş kahramanının tarifini vermek istiyorum bugün sizlere. Yumuşacık, tam kıvamında pişmiş, tabiri caizse "lokum" gibi bir et yemek isterseniz bu tarifi denemenizi şiddetle tavsiye ederim.
Tabii tarifde marifet var ancak bu işin sırrı doğru kasaptan doğru eti alabilmek aynı zamanda. Kasap alışverişinde işi bilir kişiye muhakkak danışırım. Kasap eğer bu et olmaz, öyle pişmez derse üzerine laf söylemem. Bu yemeğin sosu da muhakkak lezzetinde önemli pay sahibi ancak ben sezarın hakkını sezara vermek taraftarıyım.
O yüzden malzemelerin başındaki ilk şey:
  • Doğru kasaptan alınmış doğru et :)

Eti açalım biraz isterseniz.. Ne eti?

Ben bu sosu daha önce muhtelif kereler dana bonfile ile de uyguladım, kesinlikle tarif şaşmıyor.

Ama bu sefer yazımda da belirttiğim gibi alerjik bir durum söz konusu olduğu için kuzu eti ile yapmaya karar verdim. Kasaba gidip, yapmak istediğimi anlatınca bana kuzu koldan 7 parça et verdi. Kemikli kısımları da var tabii.

Etleri güzelce yıkadıktan sonra bu sefer de anne sözü çalındı kulağıma :) "Kuzu etini çelik tencerede margarin ya da tereyağ ile hafifçe dış yüzeyi kızaracak şekilde bir müddet kızart, sonra sosla. Suyu içinde kalır, yumuşacık olur" demişti..Normalde bu işlemi bonfile için uygulamıyorum. Bonfilede eti yıkadıktan sonra direk tepsiye dizip üzerine birazdan malzemelerini vereceğim sosu döküyorum.

2-3 yemek kaşığı margarin ya da tereyağını çelik tencerede ya da tavada eritip etlerin yüzlerinin rengi değişene kadar hafifçe kızartıyoruz.

Fırın tepsisine yada servis etmek istediğimiz bir borcama kızaran etlerimizi dizip , kızarttığımız yağı da etlerin üzerine gezdiriyoruz.

Sos Malzemeleri:

  • 1 adet büyük domates - kabukları soyulacak
  • 1 adet orta boy soğan
  • 4-5 diş sarımsak
  • 3-4 adet sivri ya da çarliston biber
  • 1 yemek kaşığı domates salçası
  • varsa 1 tatlı kaşığı biber salçası
  • tuz, karabiber, kırmızı biber, kekik
  • 1 yemek kaşığı margarin ya da tereyağ
  • su

Domates, soğan, sarımsak ve biberi mutfak robotunda iyice ufalana kadar çekiyoruz. Tüm bu malzemelere salça, baharat ve yapı da ilave edip bir kez daha mutfak robotunu çalıştırıyoruz. Yaklaşık 1/2 su bardağı su ile sosumuzu sulandırıyoruz. Koyuluk durumuna göre su ilave edebilirsiniz. Boza kıvamında olması yeterli.

Tepside dizili olan etlerin üzerlerine sosu döküp, alüminyum folyo ile tepsiyi sıkıca kapatıyoruz.

200 derece fırında yaklaşık 2,5 saat pişiriyoruz.

Not: 1,5 saat sonrasında kontrol etmeye başlayabilirsiniz. Etin ip ip ayrılıyor olması gerekiyor.

Servis Önerisi:

Mantarlı & Mısırlı Pilav


Dereotlu Bulgur Pilavı


Afiyetle,

1 Eylül 2009 Salı

İFTAR SOFRASI

Cuma akşamı iftara misafirlerim olduğundan bahsetmiştim. Çarşamba akşamı yapılan alışveriş ve perşembe günü hazırlanan yemekler ile cumaya vardık çok şükür. İşyerim evimden birrrrr haayyyyliii uzak :) olduğu için , kendimi riske atmadan soframı bile perşembe akşamından kurup hazırladım. Ne zamandır kullanmayı dört gözle beklediğim yeni aldığım suplalarımı (büyük dekoratif tabak) kullanmak sonunda nasip oldu. Anneciğimin bir zamanlar vitrin örtüsü olarak kullandığı benim kumaş peçeteye çevirdiğim nadidelerim de bir güzel ütülenmişti. Evdeki peçeteliklerden seçemeyince tabaklara uygun dore rafyaları kurdele şeklinde bağladım. Ve sofram cuma gecesine hazır duruma geldi. İyi ki de hazırlamışım, eve vardığımda sadece 30 dk kalmıştı iftar vaktine. Tabii beni bir hayal edin :) Engin'in dediği gibi vızır vızır :)

Tüm menüyü bir fire ve bir ilave ile hazırladım. O ne ? demeyin :) Mücver yapacaktım, yetişmedi. Ama güveçte arpacık soğan ile konuyu dengeledim sanırım :)
Gelen konuklarımın özel bir durumu söz konusuydu. Baş misafir dayısının kuzusu süt ve süt ürünlerine, dana etine alerjik olduğu için menüyü bu yönde şekillendirmek durumundaydım.Yani bu menüde süt-yoğurt-peynir-tereyağ-dana eti yok :)
İftar Menümüzde:
  • Süzme Mercimek Çorbası
  • Zeytinyağlı Taze Fasulye
  • Patlıcan Salatası
  • Közlenmiş Sarımsaklı Kırmızı Biber
  • Fırında Domates Soslu Kuzu
  • Pirinç Pilavı
  • Güveçte Arpacık Soğan
  • Cevizli & Nohutlu Börek - Domates Sos ile
  • İftariyelik
  • Tatlı olarak Baklava

O telaş ile herşeyin fotoğrafını malesef çekememişim. Buna bile güldüler:) Ezan okunmuş ben, "durun ! yemeyin!" diye etrafta kamera ile dolanıyorum :)
Birçok şeyin fotoğrafını o akşam çekemeyince kalanların fotoğrafını bir ertesi gün çekebildim. Tabii kalanların :)


Bu arada bilmem farkediliyor mu ama fotoğrafçılık kursuna başladım cumartesi günü. Et, çorba ve böreğin fotoğrafları kurs sonrasında çekildi:)

Bakalm bu önümüzdeki 5 hafta neler değiştirecek?
Ama cidden önemli bir konu şu ki, üşenmemek lazım.. Tabağa at, çek olmuyor :)
Bir sonraki yazımda seveceğinizi umduğum cevizli&nohutlu böreğin tarifini paylaşacağım.
Afiyetle,

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails