28 Mayıs 2010 Cuma

AJANDA DERGİSİ YAYINA HAZIR !

AJANDA KAPAK_HAZIRAN



Geçen yazımda
bahsettiğim üzere, bu sıra mutfaktan uzak kalışımın güzel bir sebebi var... AJANDA 'yı hazırlamakla meşguldük. Çocukluk arkadaşım Sinem ile ayaküstü konuşurken ortaya attığımız fikir, 1 Haziran 2010 itibari ile yayına giriyor olacak.

Donanımlı bir ekiple hazırladığımız AJANDA'ya ücretsiz abone olabilir ve her ay dergi yayımlandığında otomatik olarak emailinize yeni sayıyı alabilirsiniz. Bunun için yapmanız gerekn tek şey www.ajandadergi.blogspot.com adresine girerek sol tarafta yer alan email alanına emailinizi girmek ve kaydolmak.

AJANDA'nın ilk sayısına davet ediyorum sizleri ve heyecanla yorumlarınızı bekliyorum!


------------------------------



AJANDA


Eğlenceli ve Kültürel Etkinlik Önerileri


Gezecek, okuyacak, seyredecek, deneyecek, değerlendirecek, ilginizi çekecek birçok şeyin olduğu bir dergi hazırladık, adını AJANDA koyduk!


AJANDA tam 1 AY boyunca ne yapmalı, nereye gitmeli, ne seyretmeli, ne okumalı gibi sorularınıza cevap bulacak, sizlere rehberlik edecek. Ayrıca kitap, film inceleme yazıları, röportajlar, ayın bloğu, yazı dizileri, fotoğrafçılık, dalış, çocuklarla aktiviteler, İstanbul’da turist olmak gibi türlü türlü ilgi çekici konu AJANDA’da.


Online kültür, sanat, etkinlik dergisi AJANDA ilk sayısı ile 1 Haziran 2010'da ajandadergi.blogspot.com da. Ücretsiz abone olabilir, indirebilir, kaydedebilir, bir ayı nasıl geçireceğinizi bizimle planlayabilirsiniz.


“1 Ay Garanti”


Dergiyi masaüstünüze indirin, 1 ay boyunca sıkılmadan okuyun!


Sizleri ilk sayımızı okumaya davet ediyoruz !


AJANDA Ekibi


Banu Hıdırlar


Burcu Çalışkan Kırcı


Duygu Phillips


Müge Karahan


Seda Asolar


Sinem Ergun

26 Mayıs 2010 Çarşamba

PAZILI HAVUÇLU KOLBÖREĞİ

Pazılı Havuçlu Kolböreği



Tarif vermeye bu kadar mola yeter sanırım. Bu ara yine biraz uzaklaştım mutfaktan. Sadece karnımızı doyurmak amaçlı bir pişirme eylemindeyim, yani sıradan şeyler geçiyor elimden. Bu uzaklaşmanın güzel bir sebebi var, bu haftasonuna doğru sizlere anlatacağım zaten. Güzel bir uğraş peşindeyim, sizlerle paylaşmak için sabırsızlanıyorum aslında.Umarım bu heyecanıma sizler de ortak olursunuz.

Bu böreği akşam yemeği için gelen misafirlerime pişirmiştim. Pazı ve havucu birbirine yakıştırdığım için iç malzemeyi de bu şekilde seçtim, tabii yine arzuya göre iç malzeme değişebilir.

Malzemeler:

  • 1 demet pazı
  • 2 adet orta boy havuç
  • 1 adet orta boy soğan
  • 3 adet yufka
  • Sıvıyağ (ben zeytinyağ kullandım)
  • 1 yumurtanın sarısı
  • tuz
  • susam

Pazıları yıkayıp, ince ince doğruyoruz. Soğanı da yemeklik doğrayıp, 2 yemek kaşığı sıvıyağ ile birlikte derin bir tavaya alıyoruz. Orta hararetteki ateşte sotelediğimiz soğanlara bir müddet sonra pazıları da ilave ederek, beraberce pişiriyoruz. Bu aşamada tuzunu katıp kapak örtmeden pazılar iyice kavrulup suyunu çekene kadar pişirmeye devam ediyoruz.

Diğer yandan havuçları temizleyip rendeliyoruz ve bir başka tavaya daha bir miktar sıvıyağ ekleyip havuçları orta kuvvetteki ateşte soteliyoruz. Havuçlar da pişince pazı ile karıştırıp iç harcın hazırlığını tamamlıyoruz. Bu aşamada harcın tuzunu da kontrol edip, gerekiyorsa ilave ediyoruz.

Böreği yapacağımız tepsiyi (3 yufka ile yaptığımız için orta boy bir borcam yeterli olacaktır) margarin ile yağlıyoruz.

Bir kaseye 3-4 yemek kaşığı sıvıyağ ve 1 çay bardağı su ile bir karışım hazırlıyoruz. 3 yufkanın herbirini ortadan ikiye keserek 6 adet yarım daire şeklinde yufka elde ediyoruz. Her bir yarım daire yufkayı bir fırça yardımı ile önce su ve sıvıyağlı karışımla nemlendiriyoruz. Geniş tarafına hazırladığımız harçtan koyarak uzun bir rulo yapıyoruz.Gül gibi kıvararak tepsinin ortasına yerleştiriyoruz. Diğer yarım ayları da aynı şekilde hazırlayıp ortadaki gülün çevresine sararak böreği tamamlıyoruz.

Yumurta sarısını böreğin üzerine sürüp, susam serptikten sonra önceden 180 derecede ısınmış fırında üzeri kızarana kadar pişiriyoruz.

Afiyetle, sağlıkla

25 Mayıs 2010 Salı

MUTLU OL ESENİM

Cumartesi günü canım arkadaşım Esen'in düğünü vardı. Evlendikten sonra artık başka bir ülkede yaşayacak olması bizi bu sevincin yanında hüzünlendirse de yine de bizim düğün coşkumuz görülmeye değerdi sanırım.

Bu coşkuyu unutmayalım, bir yerlerde hep saklı kalsın diye, Esen'e uzak diyarlara giderken daha çok hatıra emanet edelim diye çok özel birinden yardım da aldık. O günü Sevgili Burcu'nun kadrajına emanet ederek ölümsüzleştirmek çok iyi bir fikirdi, iyi ki yapmışız. O fotoğraflar henüz elimde yok ama benim çektiğim bir iki kareyi sizlerle paylaşmak ve Esenciğime buradan tekrar mutluluklar dilemek istiyorum.


esen düğün


esen düğün


esen düğün


esen düğün


Afiyetle & Sağlıkla

20 Mayıs 2010 Perşembe

GÜLE GÜLE OTURUN ZİYARETİ

Bibi'ye hoşgeldin demeye gittiğimizde bunu düzenli hale sokmaya karar vermiştik. Geçtiğimiz haftanın yoğun gündem maddelerinden biri de Fadime'ciğimize yeni evinde hayırlı olsun demeye gidişimiz oldu.
Toplaştık, arabalara doluştuk,elimizde mamalarımızla çaldık Fadime'nin kapısını...
Kadroda eksikler vardı malesef:( ama geçen sefer gelemeyip buna katılan da oldu, sevgili Esra da aramızdaydı bu sefer. Selen, Yasemin, Münevver Abla, Pınar, Gülriz tüm marifetleri ile yine aramızdaydılar.

Ben yine her zaman yaptığım gibi, kimse masaya oturmadan bol bol yiyeceklerimizin fotoğrafını çektim ama sonra ortada gezinen diğer yemelikler o kadar dikkatimi çekmeye başladı ki kendimi alamadım, onların sakin durdukları anı yakalayabildiğim anda bastım deklanşöre..

Davet menüsü fikri olsun diye masadakileri sıralarsak:


Can



Sencer



Tuana



Bıdıklar


Afiyetle & sağlıkla,

17 Mayıs 2010 Pazartesi

BEYPAZARI - 2

Beypazarı gezimize kaldığımız yerden devam edelim...
Bir önceki yazıda yemeklerini bol bol anlattığım Beypazarı'nda sanırım en keyifle yaptığım ikinci şey, ilki tabii ki yemek yemekti, fotoğraf çekmek oldu.
Her köşesinde bir kare yakalayabileceğiniz Beypazarı, restore edilmiş 500'den fazla ev ve konağı ile doğal bir müze gibi.
Sözün özü, Beypazarı'na mukakkak fotoğraf makinanızla gitmelisiniz.
Hıdırlık Tepesi, Yaşayan Müze, Halk Evi, Gümüş Mağazaları, Alaattin Sokak ve İnözü Vadisi muhakak görmeniz gereken yerler.
Alaattin Sokak'ta restore edilmiş evler ve yöresel yiyeceklerin satıldığı stantlar bulunuyor.İnözü Vadisin'de dağdan gelen buz gibi suyun kenarında dolma yemeden gelmeyin sakın :) Bakın hala aklımda dolma var :)
Yaşayan Müze ise hakikaten enteresan bir yerdi. İçerisinde çeşitli faaliyetler bulunduğu için adı Yaşayan Müze olarak geçiyor. Ebru sanatı uygulaması, kurşun dökme ritüeli gibi çeşitli faaliyetlerin yapıldığı tarihi konak ihtişamı ile de göz dolduruyor.
Konaklama konusuna gelecek olursak, Beypazarı, restore edilmiş konaklarla dolu. Tarihi dokusu korunmuş bu pansiyonlarda oda&kahvaltı şeklinde ödeme yaparak kalabilirsiniz. Biz Bey Konağı'nda kaldık ve gayet memnun ayrıldığımızı söyleyebilirim.
Yazımın sonunda Beypazarı'ndan bir kaç kare daha paylaşarak bu yazıyı tamamlamak istiyorum.
Yolunuzun güzel ve sizi mutlu eden yerlere düşmesi dileğiyle,



Gülengözlü


Beypazarı'nda gözleri gülen bu güzel kız sanırım hafızamdan hiç silinmeyecek...

Beypazarı


Restore edilmiş konaklardan kesit

Beypazarı Çarşısı


Alaattin Sokak - Güveççi

Nallıhan


Beypazarı - Bolu yolu .. Linyit yatakları


Beypazarı Gümüşçüler


Gümüşçüler



Kuklalar


Alaattin Sokak

Alaattin Sokak

Alaattin Sokak

İnözü Vadisi

İnözü Vadisi

BEYPAZARI - 1

Geçtiğimiz hafta benim için bir hayli yoğun gündemi olan bir haftaydı.8 Mayıs evlilik yıldönümümüz olduğu için kısa bir seyahat planı yaptık bu sene için; rotayı Beypazarı olarak belirledik.
İstanbul'dan yaklaşık 340 km uzakta Ankara'nın sevimli bir ilçesi, Beypazarı. Yolunuz daha önce düşmüş müydü bilmem ama, eğer haftasonu ufak bir kaçamak yapmak isterseniz bu sevimli beldeyi muhakkak ziyaret etmenizi öneririm. Birçok tur firması buraya gezi düzenliyor ancak siz şahsi araçlarınızla gitmeyi planlarsanız baştan uyarmam gerek ki malesef yolu pek güzel değil. Beypazarı'na İstanbul'dan Akyazı çıkışına kadar TEM otoyolundan gidiliyor. Sonrasında, eski Ankara yolundan devam ediliyor. Yolun bazı yerleri bir hayli bozuk ya da virajlı ama doğa, ekili tarlaların ihtişamı yolun bozuk oluşunu unutturacak şekilde güzel.

Beypazarı'nda ne yapılır? sorusuna cevap veriyorum...
Bol bol yenilir :) Peki ne ???
Beypazarı'nın sarması o kadar meşhur ki sokaklar size yaprak sarma ikram eden bayanlarla dolu.Hepsi birbirinden lezzetli ve incecik sarılmış yaprak sarmalarını kimseyi kırmayayım diye yemeye başlayınca, bir daha bir restauranta gidip karnınızı doyurmaya gerek kalmıyor :)
Durun daha bitmedi...
80 kat baklavasını tatmadan sakın dönmeyin..Çeşitli versiyonları ile Beypazarı'nın baklavası bir harika.
Beypazarı Türkiye'nin havuç rezervinin %60'ını sağlıyormuş, o nedenle beldede bolbol havuç lokumu, havuç suyu, havuçlu ekmek gibi çeşitlere de rastlıyorsunuz. Şimdi neden Beypazarı'nda ne yapılır sorusuna cevaben , yemek yenilir dediğimi anladınız mı :)
Daha bitmedi.. Her yerde tarhana, erişte, çeşitli sebze ve meyve kuruları satılıyor, gözlemeci-bazlamacılar siz tokken bile sizi sizden almaya yetiyor...
Ve tabii ki bir çoğunuzun bildiği BEYPAZARI KURUSU.. Bir şehir tereyağ kokar mı? Kokar... Heryer buram buram tereyağ kokusu ile bütünleşmiş Beypazarı kurusu imalatı yapan fırın doluysa kokar..
Beypazarı'nda başka ne yenir?
Muhakkak kıymalı tarhana çorbası içilmeli, meşhur Beypazarı Güveci yenmeden dönülmemeli..
"Peki Müge sadece Beypazarında yedin mi?" dediğinizi duyar gibiyim :) Yok tabii ki biraz da gezdim :) Ama onları sonra anlatacağım..
Yemenin dışında bol bol fotoğraf çektim..Birkaç kare ekliyorum ve şimdilik ayrılıyorum.. Bir sonraki yazımda "nerede kalınır", "nereleri gezilir" bilgileri ile devam ediyor olacağım ...

Beypazarı 80 kat baklava

Beypazarı Sarması


Beypazarı Kadını

Beypazarı Kahve


Beypazarı Yaşayan Müze

Afiyetle & sağlıkla,

10 Mayıs 2010 Pazartesi

BEBEK KURABİYELERİ

Mutluluk nerede ?
İşte burada..Yapmayı sevdiğin şeylerin içinde...

bebek kurabiyesi




bebek kurabiyesi




bebek kurabiyesi




bebek kurabiyesi



Biraz yokum, döndüğümde anlatacaklarım olsun diye...
Az laf, çok iş...

Not: Model & tasarım http://www.pastatasarim.blogspot.com/ 'dan alıntıdır.

Afiyetle, sağlıkla

6 Mayıs 2010 Perşembe

ÇİLEKLİ KUP

Çilekli Kup



Nasılsınız bugün? Umarım hepinizin keyfi yerindedir.. Dünkü güzel temennilerimizin sonrasında bahara yakışır bir lezzet ile karşınızdayım. Yapımı son derece basit ama tadı da bir o kadar harika.

Geçen sene Çilekli Yaz Tatlısı tarifinde uyguladığım kremayı uyguladım yine. Bu kremanın kıvamını, denerseniz çok beğeneceksiniz. Pastalarınızda da rahatlıkla kullanabileceğinizi hatırlatmak istiyorum. Bu yazımda da kayıt altında bulunması adına tekrar hatırlayalım isterseniz.

Kremanın tarifi:

  • 1 kg süt
  • 5 tepeleme yemek kaşığı un
  • 5 tepeleme yemek kaşığı toz şeker
  • 1 paket vanilya
  • 125 gr margarin (sana tereyağ lezzetinde kullandım)



Çilekli Kup



Tencereye süt, un, şeker ve vanilyayı koyalım ve koyu muhallebi kıvamına gelinceye kadar karıştırarak pişirelim. (Kıvamını dha rahat ayarlamak için sütün ilk etapta hepsini dökmemenizi tavsiye ederim, unun markasına, kaşığın büyüklüğüne göre farklılık gösterebilir)
Koyu muhallebi kıvamına gelince margarini sıcakken ekleyelim ve yaklaşık 10 dk kadar (ne kadar uzun olursa o kadar iyi) mikserle çırpalım.



Çilekli Kup Tarifi :

  • Yukarıdaki tarifle hazırlanmış krema (1 kg süt ile 8 adet kup çıkıyor)
  • Kupun dibine yerleştirmek için browni ya da kek (evde kendiniz de yapabilirsiniz, ben Eti Browni kullandım)
  • Çilek (arasına koymak için dilimlenmiş, üzeri için bütün çilekler kullandım)
  • Dr. Oetker Çikolata Sosu

Kremayı hazırladıktan sonra, Dr. Oetker Çikolata Sosu üzerindeki tarife göre hazırlıyoruz. Kup bardaklarımızın dibine sostan döküp keki yerleştiriyoruz. Üzerine tekrar sostan dökerek, dilimlenmiş çilekleri serpiştiriyoruz. Üzerine bolca krema koyup son olarak tekrar sostan dökerek, çilek taneleri ve hindistan cevizi ile süslüyoruz.

Soğuduktan sonra buzdolabına kaldırıp, 2-3 saat sonra servis edebiliriz.

Afiyetle ve sağlıkla,

5 Mayıs 2010 Çarşamba

DİLİYORUM ....

Bugün Hıdrellez ...

İnsanlık tarihinde çok eskiden beri kutlanan Hıdrellez Bayramında, çeşitli dinlerde, çeşitli coğrafyalarda, çeşitli şekiller ve yöntemler uygulansa da herkesin ortak amacı baharı kutlamak, doğanın uyanışı ile yeni ve güzel şeyleri, gönlünden geçenleri dilemek.



82916831



Tüm dileklerimiz hayata geçsin inşallah :)

Hepinize sağlık, mutluluk, huzur, bereket diliyorum.

2 Mayıs 2010 Pazar

KIYMALI BÖREK

Kıymalı Börek



Böreğin çeşidini yap yap bitmez. Hele de kıymalı börek deyince bir sürü yöntem uygulanıyor elbette. Daha önce yazdığım gibi muska,puf,tepsi derken bunlara ilave daha yüzlerce çeşit yazılabilir.
Sigara böreği yapıp kızartsam mı yoksa fırında mı pişirsem diye düşünürken, elimdeki 2 yufkayı bu şekilde değerlendirmeye karar verdim. Çoğunuzun bildiği ve yaptığını düşündüğüm bu böreği arşivime dahil etmek üzere yazıyorum.

Malzemeler :

  • 2 yufka (Toplam 8 adet çıkıyor, kişi sayısına göre artabilir)
  • 100 gr kadar kıyma (bir ufak kase yeterli olacaktır)
  • 1 adet ufak boy kuru soğan
  • tuz-karabiber
  • yufkaların arasına sürmek için sıvıyağ ve su
  • 1 yumurtanın sarısı
  • üzeri için susam ya da çörekotu
  • İç harcı pişirmek için sıvıyağ

Kurusoğanı ufak ufak yemeklik doğruyoruz. Bir tava yada tencereye 2-3 yemek kaşığı sıvıyağ (ben zeytinyağ kullandım) koyup soğanları soteliyoruz. Soğanların rengi değişince ve yumuşayınca kıymayı ilave ederek beraber kavurmaya devam ediyoruz. Tuz ve karabiber ekleyerek kıyma iyice pişince ocaktan alıyoruz.

Küçük boy bir kaseye 3-4 yemek kaşığı sıvıyağ (ben zeytinyağ kullandım) koyup üzerine 1/2 çay bardağı kadar su ilave ediyoruz. Bir yufkayı tezgahımıza seriyoruz. Yufkanın her yanına bir fırça yardımı ile hazırladığımız yağlı sulu karışımdan sürüyoruz ve ortadan ikiye katlıyoruz. Tekrar harçtan sürüp yarım daire şeklindeki yufkayı 4 eşit üçgen şeklinde kesiyoruz.

Fırınımızı 180 derecede ısıtıyoruz.

Üçgenlerin geniş tarafına kıymalı harcımızdan koyup iki tarafı hafifçe içe doğru alarak börekleri sarıyoruz.Yağlanmış ya da yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine börekleri diziyoruz. Diğer yufkaya da aynı işlemi uyguluyoruz. Bu börekleri de fırın tepsisine koyduktan sonra böreklerin üzerine yumurta sarısı sürüp susam serpiyoruz. Üzerleri kızarana kadar fırında pişiriyoruz.

Yanına da bir limonata , tam pazar gününe layık :) Güzel bir pazar diliyorum sizlere ...

Afiyetle & sağlıkla,

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails