29 Haziran 2009 Pazartesi

DÖNÜŞÜM HİÇ DE MUHTEŞEM OLMADI

Bir film seyretmiştim birgün. Kızın biri bir trene biniyor ve hayatı o trende şekilleniyor.. Ya o trene binmeseydi ne olacaktı? Film o iki senaryoyu da gösteriyordu.. Birbirinden farklı o iki hikayeyi.

Acaba başka olsaydı benim senaryom nasıl bir hayatım olurdu diye düşündünüz mü hiç? Ben bunu sıkça yaparım. Anlamsızca olsa da yaparım.

Benim trenim neydi acaba diye düşünürüm hep.. Ya "O" hiç çıkmasaydı karşımıza ... Ya "O" olmadığı için hayatımızda daha mi normal olurdu herşey? Ben de bilir miydim herkesin hayatının içinde olan normal şeyleri, hisleri ? "O" olmasaydı , herkes olduğu gibi kalır, sevilmeye değer olmaya devam eder miydi? "O" olmasaydı ben daha mı az güçlü olurdum yoksa daha da mı güçlü ?
"O" olmasaydı gitmem dediğim yerler , bakmam dediğim yüzler olur muydu?

"O" olmasaydı burada da dökemediğim gözyaşını dökermiydim yine aynı gün aynı saatte sen gittiğinde?

Ben çocukken adımı bilen çocukluğumun anneannesi de gitti uzaklara..

İçimde hep o soru olacak, sonuna kadar ?

Ya "O" olmasaydı daha çok mu acı çekerdim, daha az mı ?

18 Haziran 2009 Perşembe

ZEYTİNYAĞLI KABAK YEMEĞİ


Kısa bir süre burada olmayacağım. Biraz gidip dinlenme zamanı geldi çok şükür. Dönmenin stresi gitmeden basıyor ya çok kızıyorum kendime aslında ama engel de olamıyorum. Olsun, yine de gitmek güzel.. Dönecek yer olması da güzel diyorum kendime , teselli ediyorum :)

Ben yokken kendinize bahane yaratmayı ihmal etmeyin sakın.Kendiniz için , sevdikleriniz için , iyi hissetmek için, mutlu olmak ve etmek için bahaneleriniz hep cebinizde olsun.

Bugün yazacağım yemek tam bir yaz mutfağı ürünü. Kabak seviyorsanız, yapması pratik, tadı lezzetli bu yemeği de seveceğinize şüphem yok.

Malzemeler:


  • 3-4 adet kabak

  • 1 adet orta boy kuru soğan

  • 2 adet orta boy domates

  • 2 yemek kaşığı pirinç

  • 1/2 çay bardağı zeytinyağ

  • 1 su bardağı su

  • 3-4 adet kesme şeker

  • tuz

  • üzeri için dereotu

Kabaklarımızı yıkadıktan sonra soyucunun tırtıklı kısmı ile kazıyoruz. (Eğer soyucu aleti yoksa çatalla da yapılabilir) Bu şekilde bence çok şık duruyorlar :) Kabaklarımızı halka halka kesiyoruz. Soğanları ufak ufak doğruyoruz. Domatesleri de minik küpler halinde kesip hazırlıyoruz. Pirinci yıkıyoruz.


Tenceremizin önce soğanları koyuyoruz, üzerine kabakları ve domatesleri ilave ediyoruz. Yağını, suyunu, tuzunu, pirinçleri ve şekerini ekleyip, kısık ateşte yaklaşık 30 dk kabaklar yumuşayıncaya kadar pişiriyoruz.


Pişen yemeğimizi soğumaya bırakıyoruz. Servis ederken üzerine ince kıyılmış dereotu serpiyoruz.


Afiyetle kalın, kendinize iyi bakın.


Kısa süre sonra görüşmek üzere !

12 Haziran 2009 Cuma

BALKONDA ÇAY KEYFİ & PATLICANLI BÖREK

Yazıya şöyle başlamak lazım: Efendim balkon var , balkon var.. Bizim naçizane balkon bu hanımları pek kesmez ama maksat muhabbet dedik tıkışıverdik bizim ufacık tefecik mini minicik balkoncuğumuza.

Adaş Şekerim , Yasom bizim eve buyurmuş, güzel bir meni oluşturmak lazımdı tabii. İşin erbapları gelince özen daha da bir artıyor haliyle.


Bu çay davetine de şunlar seçildi:






Yedik, içtik... Sohbetin tüm demlerine vurduk...

Sıra geldi tarif vermeye:

Patlıcanlı Börek yapmak aklıma düşünce, her zamanki gibi blogları şöyle bir dolaştım. Sevgili Burçin'in bloğunda okuduğum yöntem hoşuma gitti ve bunu uygulamaya karar verdim.

Tadı son derece lezzetli oldu. Ancak bir sonraki sefere sanırım aralarına yağ-süt-yumurta karışımı değil, sadece yağ süreceğim. Ben tercih olarak çıtır çıtır böreği sevenlerdenim. Eğer yumuşak börek seviyorsanız yağ-süt-yumurta karışımı tam size göre demektir.


PATLICANLI BÖREK
Malzemeler: (1 yufkadan 4 adet börek elde ediliyor)
  • 3 adet yufka
  • 3 adet patlıcan
  • 1 adet ortaboy kuru soğan
  • 2 adet çarliston biber
  • 2 adet domates
  • sıvıyağ
  • 2 adet yumurta (bir tanesinin sarısı üzerine)
  • süt (arasına sürmek için)
  • çörekotu & susam
  • tuz-karabiber

Patlıcanları küp küp doğrayıp tuzlu suda bir müddet bekletiyoruz. Tencereye 2-3 yemek sıvıyağ koyup yemeklik doğradığımız soğanları soteliyoruz. Biberleri ve domatesileri ufak ufak doğruyoruz.Sotelenen soğanlara önce biberleri ekliyoruz. Renkleri değişince suyunu süzdüğümüz patlıcanları ilave ediyoruz.Son olarak domatesleri ekleyip, tuz ve karabiberini arzuya göre koyuyoruz.1 çay bardağı su katıp, suyunu çekene kadar pişiriyoruz.

Süt-yumurta ve sıvıyağı bir kasede çırpıyoruz.

Yufkayı tezgaha serip her yerine bu harçtan sürüyoruz. Önce karşılıklı iki kenarını katlayıp sonra diğer kenarları katlayıp bir kare elde ediyoruz.Üzerine tekrar harçtan sürüp oluşan kareyi 4 eşit parçaya kesiyoruz. Oluşan herbir karenin ortasına patlıcanlı harcımızdan koyup bohça şeklinde katlıyoruz. Katladığımız kısmı altta kalacak şekilde yağlanmış ya da yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine diziyoruz. Tüm yufkalara aynı işlemi uygulayıp, son olarak üzerlerine yumurta sarısı sürerek susam ve çörek otu serpiyoruz.

Önceden 180 derecede ısıttığımız fırında üzerleri kızarana kadar pişiriyoruz.

Aman lafa dalıp fazla kızartmayın, benimkiler gibi oluyor :)

Afiyetle,

10 Haziran 2009 Çarşamba

BEBEK GELİYOR PASTASI

Rara Avis - Latince'de "Ender Kuş" demektir. Fakültedeyken profesörümüz bize "Sizler birer RARA AVISsiniz , bunun kıymetini bilin!" der , bize Latince'nin ve antik toplum kültürünün değerini bu şekilde anlatırdı.
Biz nasıl kuşlarız, nadir miyiz, göçebe mi bilemiyorum ama bu söylem bizim aramızda bir kurgu olarak baki kaldı. Üniversiteden beri hiç kopmayan dostluğumuzun jargonu, aramızda neredeyse bir parola olmaya devam ediyor.
Görüşmeye devam eden bu 4 rara avisten birinin hamile oluşu bana bu söylemi elinde diploması ve başında kepi ile pastaya yansıtma fikri verdi.
Son derece keyifle yaptığım bu pastanın benim için anlamı çok büyük. Müthiş bir telaş ve keyifle onu bekliyor olacağız.

Seni bekliyoruz MİNİK RARA AVİS :)

Afiyetle,

4 Haziran 2009 Perşembe

ÇİLEKLİ YAZ TATLISI & DONDURMA ETKİNLİĞİ



2009 yazı bizimle saklanbaç oynuyor sanırım. Karanlık bir hava var dışarıda. O kadar karanlık ki ofis bile daha aydınlık kaldı. Güneş bir gülüyor bir kaçıyor. Nedense tam olarak kucaklayamadık bu sene henüz yaz mevsimini.Umarım nimetini bizden esirgemez, doya doya tadını çıkartabiliriz.

Cumartesi günü eli üzerimizdeydi. Mis gibi bir hava vardı ve bu mis gibi havaya da balkonda güzel dostluklar, hoş sohbet, tavşankanı çay ve naçizane el emeğim ikramlarım pek güzel gitti doğrusu.

Bu balkon keyfinin detaylarını daha sonra vereceğim. Bugüne yetiştirmem gereken başka bir başlık var, yoksa Yaso beni mutfağında pişirip, sıvayıp, katlandırıp, kaplayacak.

YE #45 Dondurma


Bu ay etkinlik sahibemiz Yaso olunca boyunumuz kıldan ince etkinliğe yakışır bir tatlı yapmak borcumuz oldu haliyle.
Algida fabrikası gezimizin sonrasında aslında dondurmayı az yiyen ben çok eksikmiş gibi bir de Kurabiye Güzeli sevdalısı oldum.
Bugün buradan sizlere tarifini vereceğim tatlı annemin malum demirbaşlarından biri hatta en meşhuru diyebilirim. Annem bu tatlıyı yaz, kış formata göre değişkenlik göstererek yapar. Bazen az sonra göreceğiniz gibi kedidili kullanır, bazen altında karamelize edilmiş etimek bulursunuz. Kışın muzlu, yazın çilek, şeftali çıkar önünüze. Bakarsınız bir borcamda çıkagelir bazen de tek tek kaselerde. Değişmeyen bir şey olur ki genellikle üzerine bolca hindistancevizi serper, kuzenim her seferinde bir daha serpmesen olur mu dese bile. Zaaf ne yapacaksın :)
Cumartesi günü konuklarıma balkon sefamız esnasında bir borcamda ikram etmeyi tercih ettim tatlıyı. Çilekleri en göz alıcı rengiyle sergilemek böyle daha hoşuma gitti. Ama etkinliğe ise aynı tatlıyı kuplarda uygulayarak katılıyorum. Tabii üzerine sevdiğiniz bir çeşit dondurma ikramı ile.
Lafı çok uzattım, artık tarife geçiyorum ve sizlere güzel ve keyifli günler diliyorum.
Malzemeler:
  • 1 kg süt
  • 5 tepeleme yemek kaşığı un
  • 5 tepeleme yemek kaşığı toz şeker
  • 1 paket vanilya
  • 125 gr margarin (sana tereyağ lezzetinde kullandım)
  • yaklaşık 25-30 adet kadar (yapacağınız sunuma ve tabağa göre değişir) kedidili (savuyer) bisküvisi
  • ıslatmak için süt
  • 1 kg çilek - başka meyve de tercihen kullanılabilir
Derin bir kapta süt, un, şeker ve vanilyayı koyalım ve karıştıralım. Sonra bu karışımı bir tel süzgeçten geçirerek bir tencereye alıp koyu muhallebi kıvamına gelinceye kadar karıştırarak pişirelim. (Kıvamını dha rahat ayarlamak için sütün ilk etapta hepsini dökmemenizi tavsiye ederim, unun markasına, kaşığın büyüklüğüne göre farklılık gösterebilir)
Koyu muhallebi kıvamına gelince margarini sıcakken ekleyelim ve yaklaşık 10 dk kadar (ne kadar uzun olursa o kadar iyi) mikserle çırpalım.
Borcamın tabanına soğuk ve şekersiz sütle ıslatılmış kedidili bisküvilerini bir sıra dizelim. Üzerine hazırladığımız kremadan dökelim. Bir sıra çilek dizip bisküvi dizme işlemini tekrarlayalım. (Kaba göre değişkenlik gösterecektir, benim işlemim iki kat bisküvide sona erdi. ) Kalan kremayı bisküvilerin üzerine dökelim ve ortadan ikiye kesilmiş çilekleri tatlımızın üzerine dizelim. Buzdolabında minimum 2-3 saat bekletip servis yapalım. (Kaşıkla servis edilir)
Kuplar için de ıslatılmış bisküviyi kup bardağımızın tabanına koyup kremadan üzerine dökelim. Çilekle süsleyelim. Arzuya göre hindistancevizi serpelim ve en sevdiğimiz dondurma ile şenlendirelim.
Afiyetle,

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails