Sayfalar

30 Mart 2008 Pazar

**PASTAKOLİK** SENCER İÇİN ...

Sevgili Özlem bu etkinliği duyurduğu zaman bu kelimenin son bir sene içerisinde benim için ne kadar anlam ifade ettiğini düşündüm durdum..

Ben bir Pastakolik mi olmuştum ? hmmm.... belirtileri bir kontrol edelim dedim ...


  1. Pastacılık malzemelerine aşırı ilgi, pasta malzemesi gördüğünde heyecana dayalı terleme ve tansiyon artışı... (Evet)
  2. Pasta kitabı almadan duramama buna bağlı olarak Amazon.com bağımlılığı (Evet)
  3. Pastanelerde pasta vitrinlerine uzzuuuunnn alıcı inceleme niteliğinde bakışlar ve vitrindeki pastaları tanımlama gayreti (Evet)
  4. Mutfakta çeyizle gelen tüm kapkacağın tek tek bertaraf edilerek yerini 1-2-3 vs.. numara yuvarlak, kare vb.. pasta çemberine, kalıba, alet edavata yer ayrılmasına dayalı mekan sıkıntısı (Evet)
  5. Ellerde kronik olarak beliren mavi, yeşil, kırmızı, oranj vb.. renklerdeki alacalı bulacalı hareler (Evet)
  6. Pasta yapmalıyım diyerek pazar günleri dahi saat kurarak sabahı zor etme yönünde kronik hareketler (Evet)

Allahım olmuşum işte PASTAKOLİK olmuşum !


Bu sorulardan en az 3'üne Evet cevabı veriyorsanız buyrun Özlem'in düzenlediği etkinliğe...

Hepimize geçmemiş olsun :)



Ben etkinliğe Sevgili Yasemin'in mini mini taptazecik oğluşu Sencer için hazırladığım pasta ile katılmak istedim...

Bir sonraki yazımda uzzzuuuunnn uzzuunnn anlatıp bol bol resimlerini yayınlayacağım Sencer'imizi görmek için düzenlendiğimiz müthiş blog buluşmamız için hazırladım bu pastayı.

Pastanın kekinde Burcu'nun daha önce de denediğim bir tarifini uyguladım.

Yoğun çikolatalı pandispanya

  • 7 adet yumurta (oda ısısında beklemiş)
  • 1 su bardağı toz şeker
  • 1 tatlı kaşığı sıvı vanilya
  • 1 su bardağı un
  • 4 çorba kaşığı toz kakao - tepeleme
  • 1 çorba kaşığı kabartma tozu
  • 1 küçük paket sıvı krema ( 200 ml)
  • 200 gr bitter küvertur çikolata

Fırınımızı 180 derecede ısıtalım.

Çikolatamızı ufak ufak kesip benmari usulü eritelim.

Yumurta,şeker ve vanilyayı birlikte yüksek devirde şeker iyice eriyene kadar çırpalım. Daha sonra sırasıyla çikolatayı ve kremayı ekleyip çırpmaya devam edelim.

Ayrı bir yere un, kakao ve kabartma tozunu eleyelim ve yumurtalı - çikolatalı karışımın içerisine ilave edelim ve düşükten hızlıya koyu bir kıvam alıncaya kadar çırpalım.

Ben 20 cm ve 14 cmlik iki çembere döküp öyle pişirdim. (Büyük bir fırın tepsisine yağlı kağıt serdim ve çemberlerin ikisini de bu tepsiye oturttum.)

Yaklaşık 50 dk sonra kürdan testi yapıp pişip pişmediğini kontrol edelim.

Hakikaten browni kıvamında çok lezzetli bir tadı oluyor.

Her iki keki de ortadan ikiye böldüm.Ayrıca üzerini de traşladım.(Kek kabaran bir yapıya sahip)

Kekleri hafifçe şekerli su ile ıslattım.

Arasına çikolatalı Cremole ve ganaj karışımı hazırladım. Pastayı pasraça çikolatalı ve ceviz krokanlı yaptım. Krokan'ın tarifini yemişi ceviz olarak değiştirip buradan uygulayabilirsiniz.

Dışına ganaj sıvayıp şeker hamuru ile kapladım.

Geçtiğimiz hafta misafirimi Mısır Çarşısı'nda gezdirirken yolum Fermo'ya da düşmüştü.Pastanın üzerindeki bebeği oradan almıştım.Pastanın konseptine uyunca, bebeği biraz royal icing ile sabitledim.

Son olarak kurdeleler ile dekorasyonunu tamamlamış oldum.

Bir sonraki yazım için meraklanmanızı sağlamak adına aşağıdaki resim belki yeterli olacaktır ;)


Afiyetle,

28 Mart 2008 Cuma

PATATESLİ ÇÖREK



Gelişim, ilerleme , inkişaf, tekamül olarak açıklanmış burada..
İlerleme midir bilmem ama ... Ben bu tarifi ilk yazdığımdan sonra sanırım biraz yol katetmişim :)

Tadını çok sevdiğim bu tarifin arşivlerde o silik fotoğrafla kalmasını istemediğim için bir kez daha yazmaya karar verdim.
Acemi mutfak düşkünleri ... Yine korkusuzca deneyebileceğiniz, sapma riski olmayan bir tarif..

Malzemeler:
  • 4 tane orta boy patates
  • 1 tane orta boy soğan
  • 2,5 su bardağı un
  • 3 yumurta
  • 2 paket kabartma tozu
  • 1 su bardağı sıvı yağ
  • 1 su bardağı yoğurt
  • 1 tatlı kaşığı tuz
  • karabiber , kırmızı biber , nane

Patates ve soğanları ufak küpler halinde doğrayıp, diğer tüm malzemelerle derin bir kabın içerisinde karıştırıyoruz.

Düz bir tepsiyi ya da kek kalıbını iyice yağlayıp hazırladığımız karışımı döküyoruz.

Önceden ısıtılmış fırında (180 derece) üzeri kızarana kadar pişiriyoruz.

Afiyetle,


25 Mart 2008 Salı

FRANBUAZLI CHEESECAKE

Gitmek ...


gitmek,
bir eylemdir kendi alfabesinde,
gelmeler gitmelere tutsak...
ama silinir tüm gitmeler
gidenler geldiğinde.
gitmek,
üç sestir bir hecede
incitmez ama asla gitmek
gidenler gittikleri gibi
kaldığı sürece....


Turan Demir




Son yazımda bahsettiğim güzel gülüşlü , pozitif tatlı kadın... Bugün gitti... Öğrenmeye çalıştığı tarzanca Türkçesi ile "ben geliyorum çok çok" diyerek :) Yolun açık olsun mana mou !

Kaldığımız yerden devam ...

Ağzımız tatlansın, yüreğimiz ferahlasın ...

Bir cheesecake iyi giderdi şimdi olsaydı...




Kendi yok tarifi var ....

Buyrun buradan bakın :)






Aslında Limonlu Cheesecake ile yapılışı ve malzemeleri aynı. Sadece bu sefer limon suyu ve rendesini ilave etmedim ve üzerine Franbuaz sos hazırladım..

Yine de malzemeleri tekrarlamak gerekirse :

- 1,5 paket Eti burçak bisküvi
- 100 gr tereyağı
- 3 paket krem peynir (1 paket labne + 2 paket beyaz krem peynir kullandım)
- 1 su bardağı toz şeker
-1 paket vanilya
- 2 yumurta
- 200 ml. (bir küçük kutu) sıvı krema
- 3 çorba kaşığı un

Yapılışını aynen burada belirttiğim şekilde uygulayabilirsiniz.

Kekimiz piştikten sonra soğumaya bırakıyoruz.

Franbuazlı Sos:
  • 100 gr franbuaz
  • 30 gr toz şeker
  • 1 çay kaşığı toz jelatin

Franbuaz ve toz şekeri bir tencereye koyup kısık ateşte şeker eriyene ve franbuaz renk verene kadar pişiriyoruz. Hafifçe kaynamaya başladığında toz jelatini ekleyip karıştırmaya devam ediyoruz.

Soğuyan cheesecake in üzerine döküyoruz.

Bu aşamada cheesecake in hala kelepçeli kalıpta olması gerekir.

Sosu döktükten sonra üzerine bir streç film koyup buzdolabında 5-6 saat dinlendiriyoruz.

Kalıptan çıkartmadan evvel bir bıçakla kalıbın kenarlarından geçip kekimizi kalıptan çıkartıyoruz.

Krem şanti ile süsleyerek servis edebilirsiniz.

Afiyetle,

24 Mart 2008 Pazartesi

S'AGAPO MANULA


Bu ne ?

S'agapo manula .... Yunanca "Seni Seviyorum Annecik" demek ...

Sol tarafta gördüğünüz bayan benim 20'li yaşlarımın çok başındayken tanıdığım ve kalbinin güzelliği ile kendisine yunanca "anne" dediğim kişi... Benim için çok özel biri ve geçtiğimiz hafta çarşamba günü bizi ziyaret etmek üzere Türkiye'ye geldi.


İşte siteye son bir haftadır bir şeyler yazamamamın sebebi budur. Zira evde misafirim olduğu için işten de izin aldım...İstanbul kazanına kepçe olma görevi üstlenmekte meşguldüm.

Gezdim , tozdum... Enteresan tecrübelerim oldu. Kendisinin bizi ilk ziyareti değil.O nedenle müze - saray faslını daha önce halletmiştik..Bu sefer farklı konulara el attık. Mesela "Hamam" :) Onun sayesinde ilk kez hamama gitme şerefine eriştim.Otellerdeki ile ilgisi var sanıyorsanız yanılıyorsunuz..Ayrı bir kültürmüş, onu öğrendim.. Şiddetle tavsiye ediyorum...

Çengelköy kahvaltısı, mısır çarşısı alışverişi, İstinye Park'ta kokoşluk, Ömerli'de mangal, aile yemekleri, misafirlikler vs.. vs... oturmadık diyebilirim... Bir de Sevgim ile "gelse de götürsek" diye hayallerini kurduğumuz 'nde harika bir yemek ...

Henüz gitmediyseniz , muhakkak Selanikli Maria'nın mutfağından seçmeleri öneririm ...

Hep gezmedim elbet.. Mutfağa da yolum düştü... İşte yokken yaptıklarım !




Nişan pastası


Dikiş dikmeyi seven bir bayan için özel bir doğum günü pastası ...
DİKİŞ DİKEN BAYAN


Patatesli Çörek
Tarifi yakında...


Çikolatalı & Franbuazlı Pasta

Tarifi yakında ...


Ben yokken yazdığınız yorumların hepsini çok büyük bir keyifle okudum. Yorum sayılarını görünce o kadar mutlu oluyorum ki anlatamam... Sizler tarafından takip edilmek ve sizlerden övgü almak benim için çok önemli...

Geçen haftanın acısını bu hafta çıkartmayı düşünüyorum ;) Beni izlemeye devam edin...

En önemlisi de ...

Afiyetle kalın,

17 Mart 2008 Pazartesi

İSİM KARTI KURABİYELERİ


Eski dostlar...

Nerede olsalar , kopmazlar... Araya kaç sene girerse girsin, konuşacak muhakkak bir şeyleri vardır... Anıları vardır eskiden gelen... Bugüne taşıdıkları şakalaşmaları...


Bir de eski dostlara hayatın kattığı en güzel yenilikler vardır... O yeniler eskilerle kaynaşır ... Hele bir de eski ile yeninin yarattığı bir tazecik varsa .... Tüm eskiler ve yeniler ona odaklanır... Onun tazeliğiyle yeniden canlanır...
Dün kahvaltı masamızda eskiler, yeniler ve tazeler vardı... Lise arkadaşlarım ve eşleri ile bizde toplandık... Bir de sevimli miniğimiz ve henüz güzel annesinin canında büyüyen müstakbel oğlumuz ...


Beni bilirsiniz...
Bir davet olunca günler önce başlarım ikram olarak ne yapsam diye düşünmeye... Bir de masa süsleme konusunu tabii :)
İşte bu isim kartları böyle oluştu....
Konuklarıma hem tatlı bir ikram, hem bir "Hoşgeldiniz" jesti, hem masamızda renkli bir dokunuş yaratmış oldum...

Kurabiye için bu sefer kendim evdeki malzemelerden bir çeşitleme yaptım...

Malzemeler:

  • 250 gr oda ısısında beklemiş margarin (Hüner kullandım)
  • 2 yumurta
  • 3 yemek kaşığı hindistan cevizi
  • 3 yemek kaşığı toz badem
  • 1 çay kaşığı karbonat
  • 1 tatlı kaşığı tarçın
  • 1 su bardağı mısır nişastası
  • aldığı kadar un


  • Tüm malzemeyi yoğurup, 30 dk kadar buzdolabında beklettim. Daha sonra 2 cm kalınlığında açıp Bakeshop'tan aldığım kurabiyelerin ve şeker hamurunun üzerine yazı yazdığım makinanın kalıbı ile kesip 160 derece fırında hafif pembeleşinceye kadar pişirdim. Soğuyunca üzerlerine bal sürüp aynı şekildeki kalıpla kestiğim renkli şeker hamurlarını yapıştırdım ve üzerlerine "HOŞGELDİN" ve kişinin ismini yazdım...

    Kahvaltı soframızda genel kahvaltı konseptinin dışında .... Özel ev yapımı ekmeğimiz ...


    Sevgili Adaşımın özel ilave önerileri ile ... ! Söke Un'un 7 tahıllı karışımından ....


    Franbuazlı Cheesecake ... Tarifi bir kaç gün içinde gelecek ...



    Peynirli Tepsi Böreği ... Tarifi bir kaç gün içinde gelecek ...




    Evet bunların sonrasında Pazar gününden bize geriye kalan...
    1. Eski dostlar görüştü...
    2. Eski dostların hayat arkadaşları ile kaynaşıldı...
    3. Eski dostların ufaklıkları ile coşuldu...

    Bir de bu kare... ki bana özel bir mesajı var :)

    Engin'in Dilara ile olan kaynaşması .....


    Güzel bir hafta diliyorum !
    Afiyetle,

    13 Mart 2008 Perşembe

    İKİZLER İÇİN PASTA


    Şirketten bir arkadaşım biri kız biri erkek ikiz bebekleri için pasta istediğinde hemen aklıma Ufuk'un yaptığı model geldi..O modeli çok beğenmiştim ve aklıma koymuştum denemeyi.


    Gerçekten çok severek yaptım ... Ufuk'a buradan teşekkür etmek isterim.





    İşte bizim tatlı ikizler...


    Afiyetle,

    11 Mart 2008 Salı

    ZEYTİNLİ EKMEK

    Yemekbahane'de bundan sonra bir tarif grubu daha olacak... Ekmekler...

    Fırıncı torunu ve ekmeksever biri olarak en sonunda dayanamayıp ekmek makinası da aldım.. Tutamadım kendimi , itiraf ediyorum :)

    Hepsiburada.com bana indirim çeki gönderdiğinde , bari bunu ne zamandır kendimi frenleyip almadığım ekmek makinasını alıp kullanayım dedim ve aldım... Dün iş yerime teslim ettikleri andan itibaren eve gidip ekmek pişirme tutkusu ile doldum , hatta yerimde duramadım :)
    Eve kendimi zor attım , inanın abartmıyorum :)

    Makinacığıma güzel bir yer beğendim ve koydum... Sonra da başladım ilk ekmeğimi yapmaya...


    Tüm malzemeleri koydum ve o 3 saat başladı... Makinanın penceresinden içeriye bakan iki gözüm ve ben :) 3 saati zor ettik ...Haa bir de elinden tutup tutup mutfağa sürüklediğim Engin'ciğim tabii....

    Engin'e sürekli "Neden evi ekmek kokusu sarmadı? Makina mı bozuk? Pişmeyecek mi ekmeğim?" diye sorarak kendisini ilk geceden daraltmış (???) olsam da; hiç şefkatinden ödün vermeden "Kokaarrr... Pişeeerrr...." diyip durdu garibim :)

    Sonunda o "bippppp" sesi çıktı ve 3 saat doldu.... ve benim çok güzel kokan bir "Zeytinli Ekmeğim" oldu :) (nur topu gibi) (çok komiğim)

    Hemen bir dilim kesildi, yanına tereyağ tabağı iliştirildi ve bitki çayı eşliğinde evin gurmesi (??? yemek seçen gurme) Engin beye ikram edildi... Engin'in ilk cümlesi "Vallahi ekmek gibi olmuş" :)

    Yaşaasıınnnnn !!!


    İşte ilk denemem ... Tarif, makinanın içinden çıkan kitapçıktan...

    Bu tarifleri elde yoğurup, oda ısısında mayalandırıp, normal fırında da pişirmek mümkünmüş... Ancak fırının içerisine su dolu bir kase koymak gerekiyormuş..

    Malzemeler: (700 gr ekmek için)

    • 1 + 1/8 cup su - ılık (makinanın içinden cup ölçüsü de çıktı, onunla ölçtüm) (su bardağı ile aynı boydaydı..)
    • 2 büyük ölçek zeytinyağ (bu da makinanın bir aparatı) (4 yemek kaşığı kadardı)
    • 2 küçük ölçek tuz (2 çay kaşığı kadar)
    • 2 büyük ölçek toz şeker
    • 1/2 cup dilimlenmiş siyah zeytin (Fora'nın dilimli zeytinlerinden)
    • 3 cup un
    • 2 küçük ölçek aktif kuru maya (Dr. Oetker instant maya kullandım)


    Makinaya şu sırada koydum..(Önce sıvılar, en son un ve maya)

    Su, zeytinyağ, tuz, şeker, zeytin, un ve maya... Mayaya hiç sıvı değmemesi önemli !

    Beyaz Ekmek programından çalıştırdım... Koyu renk kabuk seçtim...


    Bir sonraki deneme için öneriler geliyor... Cevizli ve kepekli ilk sıralarda...

    Afiyetle kalın ,

    10 Mart 2008 Pazartesi

    ÇEŞNİLİ OMLET



    Yine bir haftasonu geldi geçti. Haftasonuna cuma akşamından hızlı giriş yaptım ... İkiz kardeşlerin doğumgünü kutlaması olduğu için iki tane pasta istenmişti, cuma akşamı işten dönünce hemen mutfağa giriverdim.

    Neyseki "Hatırla Sevgili" başladığında işlerim bitmişti. "Hatırla Sevgili" kurgusu ve hikayesi ile çok ilgimi çekiyor. Annem ve teyzem hep anlatırlardı o dönemleri. Özellikle teyzemin üniversite yıllarına denk geldiği için çok net hatırlıyor.

    Annemin oturduğu bina neredeyse 45 senelik. Komşularının çoğu çok eskiden beri oturuyor ya da kendilerine ailelerinden kalmış.Annem geçen hafta komşuları ile sohbet ederken bir komşusu ona:"Hocahanım, senin evde Deniz Gezmiş saklanmıştı biliyor musun ?" demiş. Anlatan bayan o zaman daha çocukmuş. "Her yeri polis sarmıştı ama Deniz kaçmayı başarmıştı" diye belirtmiş...Bu haftaki bölümde Deniz Gezmiş değil de diğer Deniz, Deniz Karayel Göztepe'de bir evde saklanıyordu ama adres olarak Hamam Sokak diye belirttiler... Acaba o bayanın hatırladığı o olay mı diye düşündüm :) Gerçekten şu ara çok sürükleyici ... İzlerken çok keyif alıyorum...

    Neyse konuya dönelim..Cumartesi sağsalim pastaları teslim ettim.. Pastaları bir sonraki yazımda koyacağım. Şimdi onu da koyarsam ortalık yine karman çorman olacak yoksa :)

    Pazar gününe gelelim de başlıkta yazan omlet ile buluşalım artık :)

    Pazar sabahı kahvaltı hazırlarken yine patatese uzandı elim.. Engin malum, patatesli yumurtayı çok seviyor. Ama ben aynı şeyden çok usandım... Yeni bir şey mi yapsam diye düşündüm, sonra da aklıma bu geliverdi.Engin bu omleti de beğendi.. Yani elde var iki :) "patatesli yumurta" ya da son ekleme ile "çeşnili omlet" pazar günü menüsü artmakta ...

    Acemi mutfak şeflerine sesleniyorum..Yine size fark yaratabileceğiniz bir kahvaltı alternatifi ...





    Malzemeler: (2 kişilik)
    • 1 adet patates
    • 2 adet sivri biber
    • 1 adet domates
    • ince kıyılmış maydanoz
    • 3 yumurta
    • 5-6 yemek kaşığı sıvıyağ (patatesi kızartmak için)
    • 1 tatlı kaşığı tereyağ ya da becel
    • tuz, karabiber

    Öncelikle patatesleri soyup ufak küpler halinde doğrayalım. Ufak bir tavaya sıvıyağı koyup kızmasını bekleyelim. Kızgın yağda patateslerimizi altın sarısı olana kadar kızartalım (yakmamaya dikkat edelim) Patatesleri, kızarınca bir tabağa alalım.

    Tavada kalan yağı çok az kalacak şekilde dökelim. Biberleri ince doğrayalım ve kısık ateşte tavada kalan yağda kavuralım. Domatesin kabuğunu soyalım ve küp küp doğrayalım.Sotelenen biberlere ekleyip domatesleri de kısık ateşte kavuralım.Biraz su ekleyip iyice pişmelerini sağlayalım.[Engin'in yemesi için elimden geleni yaptım :)] Piştikten sonra patateslerin üzerine dökelim. Maydanoz, tuz ve karabiber de ilave edip karıştıralım.

    Yumurtaları bir kaseye kırıp, çatalla çırpalım. [Ben beyazlarını bir miktar döktüm, yine Engin yesin diye]


    Küçük tavamıza tereyağ ya da becel koyup eritelim ve çırptığımız yumurtaları tavamıza dökelim.


    Kısık ateşte altı kızarana kadar pişirelim. Daha sonra alt üst yapıp diğer tarafının da kızarmasını sağlayalım.


    Pişen omletimizin üzerine hazırladığımız iç malzemeyi koyalım.

    Sandviç gibi ikiye katlayıp servis yapalım.

    Beğeneceğinizi ümit ediyorum.

    Afiyetle,

    7 Mart 2008 Cuma

    MÜZİK MÜZİK MÜZİK


    Ruhun gıdasını pastaya yansıttık bu sefer... Murat, nam-ı diğer "Antonio" kendi doğumgünü için bir pasta istediğinde ona da sordum özel bir şey var mı istediğin diye..Hemen "Gitar yapsak olur mu?" dedi...

    Neden olmasın?...

    İstediği gitarın tipini bir kağıda karaladı ...

    Nice yıllara Antonioooo !!!!

    5 Mart 2008 Çarşamba

    KÖPRÜLÜ KANYON VE JİP SAFARİ


    İşte döndüm ... Çok güzel bir haftasonu geçirmiş olmama rağmen dönüşüm pek muhteşem olamadı malesef.Engin'in ve benim en yakın dostumuzun annesini kaybettik ... Uçağa binmek üzereyken aldım Antalya'da haberi.Kendi kendime düşündüm durdum.. Artık çok mu büyüdük?Neden bu kadar sık ölüm oluyor çevrede? Çok şükür hepsi sıralı ölüm ama yine de insan sevdiklerini kaybetmeyi kabullenemiyor..İnancımızla gidenlerin gittikleri yerlerde buradan daha mutlu ve huzurlu olduklarını düşünmeye çalışsak da ateş yine düştüğü yeri yakmakta.Tıpkı şu anda olduğu gibi..Allah geride kalanlara uzun ömür ve sabır versin..Tek temenni bu çıkıyor dudaklardan."Amin"diyoruz gönülden..En içten...


    Tatil değildi gidişim ... Her sene gerçekleşen satış konferansı vardı.Ama gidilen yer ve yapılan aktiviteler işi tatilin içerisinde eritiverdi...


    İyi bir takım olabilme yönünde yapılan bir çalışma esnasında çok keyifli bir gün geçirdik.



    Köprülü Kanyon'u bilenleriniz , gidenleriniz var mı bilemiyorum ama ... gidilesiymiş, görülmesi gerekliymiş onu anladım !


    Çok keyifli bir jip safari deneyimi yaşadık..Yolu kendimiz bulduk, iz sürdük... Hep bir yarışa dahildik hem de çok eğlendik..


    Gruplar halinde Antalya merkezden ayrıldık ve yaklaşık 2,5 saat boyunca inanılmaz bir yolculuk yaptık.. Manzaralar, insanlar , doğa .... Hepsi inanılmazdı..



    Bir de Antalya'da yağdı mı tam yağan ... pardon dökülen yağmur.... :) Bize tam off-road macerası yaşattı...

    Bu amcaya yolda durup su ve çikolata ikram ettiğimizde su şişesine bakıp "bu ne ki?" dediğindeki yüzüne yansıyan o saf ve samimi gülüşü görmeniz lazımdı...

    O soğuk ve nemli havaya rağmen çalışmaya devam eden teyzemin can dostuna bakın siz hele !Gözlerindeki yorgun ifade beni çok etkiledi...

    Tüm yorgunluğun sonrasında gördüğümüz manzara ise muhteşemdi... Puslu ve yağmurlu havada cam arkasından Köprü Çayı'ndan bir kare..



    Keşke böyle bitseydi...bu haftasonunu böyle hatırlasaydım sadece... Ama ying yang daki gibi...her beyazın içinde bir siyah ...Her siyahın içinde bir beyaz.. hangisine bakmalı ve odaklanmalı?

    Hayattaki beyaz alanlarınız çok olsun ...

    Afiyetle ,