Gündemdeki diğer bir konu da GDO... Yılmaz Özdil'in bu konuda çok keyifli, bir o kadar da acı gerçekleri yüzümüze vurduğu bir yazısı var, okumanızı tavsiye ederim. Ne kadar koruyabiliriz kendimizi ve çocuklarımızı bilmiyorum tabii..Hayat bu kadar hızlıyken, tüketim bu kadar tavan yapmışken ne kadar engel olabiliriz bazı şeylere ama elimizde olan bir şey var. Yılmaz Özdil'in belirttiği mutfak genetiğimize nispeten sahip çıkabiliriz. En azından şu satırlardaki eğilimlere karşı durabiliriz ..
"Zahmet edip sütlaç yapmadığınız için, kek yapmaya üşendiğiniz için... İçinde ne olduğunu bilmediğiniz gofretleri, mısır patlaklarını kemiriyor sizin oğlan! Hamur tutmayı, şöyle mis gibi ıspanaklı bi börek yapıp, çantasına koymayı bilmediğiniz için, hamburger bağımlısı oldu......
Güya, çoluğunu çocuğunu düşünüyorsun, taze taze yesinler diye, pazara gidiyorsun... Eğri büğrü biberlere, doğal olduğu için tuttuğunda ezilen domateslere ağız burun kıvırıyorsun, hormonlu, tornadan çıkmış gibilerini alıyorsun... Ne işe yaradı senin pazara gitmen?"
Bu aralar hakikaten hem gripten hem de GDO'dan bana tabiri caizse "tırsma" geldi.. Ota, bibere sardım :) Pazara gidip, eğri büğrü ne bulduysam aldım :) Mercimek çorbasına kerevizi kakalıyorum, salatanın içine bir iki diş sarımsak doğruyorum , yapıyorum işte bir şeyler :)
Bu kadar otla haşır neşirken yazmadığımı farkettiğim bir tarife ait fotoğraf çıktı karşıma. Haziran ayında fotoğrafını çektiğim bu tarifi sıkça uyguluyorum.
Malzemeler:
- 2 yumurta (birinin sarısı üzerine)
- 2 yemek kaşığı yoğurt
- 100 gr tereyağ - oda ısısında yumuşamış
- 1 çay bardağı zeytinyağ
- 1 paket kabartma tozu (Dr Oetker'in çeşnili seçenekleri çok lezzetli)
- 1 çay kaşığı tuz
- 1 yemek kaşığı sirke
- ince kıyılmış dereotu, taze nane, maydanoz
- 1 çay bardağı zeytin (ben Fora kullanıyorum, dilimlenmiş)
- Yaklaşık 500 gr un (birden konulmaması gerekir)
Derin bir kaseye yumutaları (1 yumurta, 1 yumurtanın beyazı), yoğurdu, zeytinyağını, tereyağını koyup bir kaşık yardımı ile hafifçe karıştırıyoruz. Bu karışıma tuz, kabartma tozu ve azar azar unu ilave edip yoğurmaya başlıyoruz. Hamur iyice toparlanınca, ele yapışmaz bir kıvam almaya başlayınca zeytin ve ince ince kıydığımız otları da ilave edip hamura yediriyoruz. Bu aşamada zeytinlerin salacağı su nedeniyle yine un ilave etmemiz gerekebilir.
Fırınımızı 180 derecede ısıtıyoruz. Tepsiye yağlı kağıt serip hazırlıyoruz.
Hamurdan parçalar kopartıp yuvarlak yapıp tepsiye diziyoruz. Üzerlerine yumurta sarısı sürüp, bir zeytin dilimi ile süslüyoruz.
Üzerleri kızarana kadar pişiriyoruz.
Not: Bu tarifi zaman zaman içine beyaz peynir rendeleyerek de uyguluyorum,lezzetli bir sonuç veriyor.
Afiyetle,
Mügecim harika görünüyor poğaçalar
YanıtlaSilellerine sağlık öpüyorum...
yazıyı okudum.ve katılmamak elde degil.gerçekten hem bu kadar dikkat etmeye çalışırken hem de çocuklarımıza ve kendimize gdo ürünlerle yazık ediyoruz.saglıklı nesil diye bagırıyoruz çogu zaman ama hep sözde kalmasın istiyorum artık.
YanıtlaSilBiz de özellikle bugünlerde çorbaların,yemeklerin hatta hamur işlerinin bile içine her türlü faydalı baharatı/bitkiyi katarak bir nevi vücut direncimizi yüksek tutmaya çalışıyoruz.Bir de bugünlerde ülkeyi bir GDO telaşı sarmış.Bu yıllardır süregelen,üründe kalite ve miktarı artırmak amaçlı biyoteknolojik şirketlerin uyguladığı bir işlem.Kaçınmak nerdeyse imkansız.Belki de referans verdiğiniz yazıdaki gibi bilinçli tüketime gidersek biraz olsun kaçınabiliriz.Bu arada poğaçalarınız da çok lezzetli görünüyor.ellerinize sağlık..
YanıtlaSilmmm..deliziosi!
YanıtlaSilEllerine sağlık canım çok leziz olmuşlar...Ben de elimden geldiğince bağışıklık sistemimizi güçlendirici gıdalara ve takviyelere sardım...
YanıtlaSilSöylediklerinin hepsine katılıyorum,tembelleşmemeliyiz...Ve ellerine sağlık rkadaşım çok hoş görünüyor poğaçaların...
YanıtlaSilNefis olmuştur eminim şimdi olsa çayla ne güzel giderdi...
YanıtlaSilSevgiler
eline sağlık
YanıtlaSilPoğaçalar harika görünüyor ellerinize sağlık...
YanıtlaSil