Sayfalar

12 Mayıs 2008 Pazartesi

ELLERİMDE İĞDE KOKUSU İLE DÖNDÜM ...

Öncelikle güzel dilekleriniz için çok teşekkür ederek başlamak istiyorum. Beni o kadar mutlu ettiniz ki ifade edecek söz bulmakta zorlanıyorum gerçekten. Her güzel şeyin olduğu gibi 4. yıldönümü tatilimizin de sonu geldi ve dün akşam evimize döndük. Bir tatil daha bitti diye yine bir hüzün sardı beni ister istemez :( Ama o kadar keyifli bir kısa tatil geçirdik ki içimdeki mutluluk dönüş hüznünü hemen yok etti..Ve seneye nereye gideriz diye sormaya başladım Engin'e :)

Çeşme ve Alaçatı'ya daha önce günübirlik gitmiştik ama bu geçirdiğimiz dört gün oralara aşık etmeye yetti de arttı diyebilirim...Ege'nin kızı olarak ben zaten aşıkken , "aşkım depreşti" sanırım daha doğru bir ifade olabilir...

Dört gün boyunca bir çok şey yaptık, bir çok yer gördük.. Hatta gezmeye oraya varır varmaz başladık..

Saat 08:00'de Alaçatı'ya vardığımızda hemen kahvaltı edecek bir yer araştırdık..

İşte bizim yol öykümüz :



08.05.2008 - Perşembe 08:40

Yer : HANEDAN Kahvaltı & Restaurant -Uzunkuyu Mevkii (Urla, 0232 762 60 68)
İzmir tulumu-kaymak-bal-köy tereyağı-bahçeden çıtır çıtır biberler-domates-mis gibi kokan halis zeytinyağı-Ege'nin zeytinleri, fırından yeni çıkan sıcacık lavaş ekmeği ve bence sofranın kraliçesi ...

Taze lor ve karadut reçeli ....

Eğer yolunuz oralara düşerse Hanedan'a uğramanızı tavsiye ediyorum..




Kahvaltı safhasından sonra buraya kadar gelmişken Urla'yı da görelim dedik.. Urla'da sahilde hayatımda gördüğüm en güzel evleri gördüm sanırım..



Burnumda hala Urla'da sahilde oturduğumuz küçük çay bahçesinin tam ortasında tüm ihtişamı ile duran, dallarını denizden esen rüzgarla salladıkça her yere o muhteşem kokusunu yayan iğde ağacının kokusu duruyor bunları yazarken... Bir dalını kopartıp çantamda duran defterimin arasına koydum ki benimle beraber İstanbul'a gelsin ... Şimdi defterim de çantam da kokuyor misler gibi ...

Urla'dan dönüşte Alaçatı'ya girerken rüzgarın yönüne doğru yönünü değiştiren yılda 50 megawatt enerji üreten rüzgar gülleri karşıladı bizi ..




Alaçatı, sözün bittiği bir yer. Ruhu ile tarzı ile bir bambaşka gerçekten de. Hiçbir yere benzemiyor...Mimarisi, yalınlığının içerisinde sakladığı şıklığı ve nezihliği, bir tepenin ardından gizlice çıkan o büyüleyici denizi, her yerde rengarenk sardunyaları, kendine has rüzgarı ile farkını ortaya koymuş.

Alaçatı'ya yolunuz düşerse muhakkak :






Sakızlı türk kahvesi içmelisiniz.. Heryerde bulabileceğiniz kahveyi biz tavsiyeler üzerine Köşe Kahve'de içtik...







Alaçatı'nın ara sokaklarında dolaşıp bol bol fotoğraf çekmelisiniz ...





Her dükkan , her otel, her kafe ayrı bir fotoğraf karesi gerçekten... Herkes farklı olmak için uğraşmış ve bunu başarmış...

Yandaki fotoğraf o bölgeye has kumaşlardan yapılmış elbiselerin ve hediyelik eşyaların satıldığı bir mağazaya ait..

Görüntünün dışında mekanlara isim koyma yönünde de farklı olmak için çok düşünüldüğü kesin...


Aşağıdaki tabelaya bayıldım.. Oyuncak-kukla tarzı şeyler satan "ÇOK KOMİK" ismi ile beni çok güldürdü gerçekten !







Alaçatı herkesin bildiği üzere bir sörf cenneti..


Sahile indiğinizde bir sürü sörf okulu var. Yapmamış olsak da onları seyretmekten çok keyif aldık..


Ben , Alaçatı'ya gitmeden orası hakkında bol bol okudum, tavsiyeleri değerlendirdim. Tavsiyeler arasında bir şey vardı ki.."İşte tam bana göre" demiştim zaten...


Cumartesi günü Alaçatı'nın pazarı ve eğer yolunuz düşerse sakın bu aktiviteyi atlamayın.. Gerçekten çok şey kaybedersiniz. Pazar esnasında fotoğraf çekmemiş olmam benim için büyük bir kayıp olsa da yeşilin içinde kendimi kaybettiğimi belirmem gerek.


Hele o enginarlar... İstanbul'da altın değerinde olan enginarlar.. Taptaze körpecik enginarların 10 tanesinin 5 ytl olmasına ağzım açık kaldı diyebilirim..


Tabii ki araba ile gelmiş olmanın avantajını kullanıp hemen ben de alıverdim.

Alaçatı'da sakız sardunyalarına doya doya bakın.. Pembe ve kırmızının her tonunu bulursunuz... Bakabilecekseniz bir teneke sardunya alıp evinize de götürebilirsiniz ...




Alaçatı, farklılığını halen sürmekte olan bir proje ile de kanıtlıyor... Denizlerin doldurulup kara yapıldığı şu dönemde toprak oyulup deniz içeriye doğru sokuluyor Alaçatı'da..



Projenin adı "Port Alaçatı" ... Henüz sadece birinci etabı tamamlanmış ama görüntü o kadar güzel ki bitmiş halini düşünemiyorum bile...




Eeee... buralara kadar gelip ne yemezsek olmaz ?

Tabii ki Kumru ... Kumru'yu Ilıca'da yemeye gittik.. yerinde...

Dalyan'da da balık yenir dediler , onları da dinledik..

Kazım'ın Yeri'nde güzel bir balık sofrası kurduk kendimize .. Ben tabii ki kalamarın tadını bol bol çıkarttım.

Bu dört gün boyunca sürekli yedik ve içtik galiba..Arada detayını vermediğim , Manisa'da Manisa Kebabı var mesela... Manisa kebabı için sizlere Örenay'ı önerebilirim...Burası Türkiye'nin en iyi ikinci yol restaurantı seçilmiş ve bu namı gerçekten de hak etmiş... Orhan Veli'nin çeşitli şiirlerinin yazdığı amerikan servisleri ile Örenay, İzmir Manisa yolu üzerinde bulunuyor...





Anlat anlat bitmez .. Yani benim için şu anda öyle.. sizleri sıkmadan özetlemek istedim.

Bir şeyi sona bıraktım..


Tabii ki güler yüzlü sahipleri , Belkıs Hanım'ın harika kahvaltıları , Hakan Bey'in misafirperverliği ile bu dört günün bizim için daha da güzel geçmesini sağlayan Lale Lodge kaldı anlatmadığım..



Eğer Alaçatı'yı bir Alaçatılı gibi yaşamak istiyorsanız kesinlikle taş evlerden oluşan butik otellerde kalmalısınız.. Yaz - kış açık olan Lale Lodge'da 9 oda var ve hiç biri birbirine benzemiyor...

Alt kattaki salon tüm misafirlerin ortak kullanım alanı ve doğal olarak bir sohbet ortamı oluşuyor kendiliğinden...

Çayınız elinizde salonda otururken kendinizi evinizde hissediyorsunuz..

Kendinize ait anahtarınızla gece geç döndüğünüzde kapınızı kendiniz açıyorsunuz ... Herşey ev gibi... Ama gerçek dünyaya dönmek için arkanızda bıraktığınız bir ev..

Hakan Bey bizi uğurlarken tekrar görüşmek üzere dediğinde "geleceğiz merak etmeyin" dedik ...



Her şey bitiyor.. Mühim olan unutmamak .. Benim aklımda bu dört gün tüm doluluğu ile kalacak..

Afiyetle,

8 yorum:

  1. Adaşım ya!
    Ağzına sağlık maşallah ne kadar güzel anlatmışsın, hiç gitmeyen biri bile gitmiş kadar olur oralara.
    Gitmiş olanlarda, burnu sızlayarak okur:) Ahh ahh çok özledim ben Lale oteli. Salona yeni koltuk alınmış, parkeler yenilenmiş, terasa güneşlik konmuş:) Hiçbiri gözümden kaçmadı.:)
    senin adına çok sevindim canım, neffis bir tatil yapmışsın, çok belli oluyor. Allah daha nicelerini nasip etsin inşallah.
    Öperim.

    YanıtlaSil
  2. Müge'ciğim,
    Öncelike nice yıllar diliyorum.
    Ne güzel yerlere gitmişsin öyle..Çok özendim taaa Ankara'lardan..
    Bu güzellikleri bizimle paylaştığın için teşekkürler.
    Hep böyle mutlu kal.

    YanıtlaSil
  3. Hoşgeldin Müge..Ne güzel bizi de yanında götürüp getirdin adeta.
    Çok komik dükkana bayıldım.
    Butik otelinize de..
    Sakız,iyot,iğde kokusu geldi yazınla burnuma;)Teşekkürler...

    YanıtlaSil
  4. Merhaba Müge,

    Çok güzel anlatmışsın, hem de o kadar güzel ki şu tatilim geldi kaçmam lazım bir yerlere dediğim zamanda inanılmaz etkilendim ve bende gitmek istiyorum...Sabah deniz sesiyle uyanmak, ve tertemiz havada sabah kahvaltısını balkonda yapmak, ardından gezintiye çıkıp gittiğim yeri keşfetmek...

    Ve ve tabii ki sevginizin katlanarak çoğaldığı nice sağlıklı, sevgi ve güzelliklerle dolu yıllar diliyorum size...

    Sevgiler,

    YanıtlaSil
  5. Merhaba Arkadaşım…
    Uzun zamandır aklımda olan ama bir türlü vakit bulupta hayata geçiremediğim KAHVALTI ŞENLİĞİ etkinliğimi başlatmak istiyorum. Artık yaz yavaş yavaş gelirken, güneş o güzel yüzünü bize göstermeye başladı. Güneşi görüpte pazar kahvaltılarını bir şölen haline getirmezmiyiz ?? Tabiki getiririz. İşte bu etkinliğin amacı da bu. Çiçeklerle dolu bahçe ve balkonlarımızda bütün aile bireylerinin toplandığı bir günde kahvaltı masalarımızı şenlendirecek alternatifleri bu sayfada paylaşmak istiyorum. Dilediğin herşey örneğin; Omlet çeşitleri, şarküteri çeşitlerinin sunum ve hazırlanışı, kolay börekler, kanepeler, kahvaltı tabakları aklınıza gelebilecek herşeyi benimle paylaşabilirsin. Etkinliğim 14 mayıs ta başlıyor bitiş tarihi ise 8 haziran. Bugün den itibaren mail adresime tarifini gönderebilirsin. Bu aralıkta mutfaktayim10@hotmail.com adresime göndereceğin mailine isim, blog ismi, şehir/Ülke ve tarif adıyla birlikte mail atmanı rica ediyorum. Atacağın mail o güzel sayfana uğrayıp harika tarif ve resmini alıp kendi sayfamda yayınlamama sebep olacak. Katılımını bekliyor ve kolaylıklar diliyorum :)

    Bu arada sayfamın sağ üst köşesinde göreceğin KAHVALTI ŞENLİĞİ isimli bannerı da sayfanda görmek beni onurlandıracaktır.

    Sevgiler...

    YanıtlaSil
  6. Adsız9:17 ÖÖ

    Müge'cim tekrar nice uzun yıllar diliyorum ikinize..Yaz tatilini de karşılamış oldun bahaneyle..Sevgilerimle..

    YanıtlaSil
  7. Merhaba Mğgeciğim...ben senin bu yaşadıklarını geçen yaz yaşadım ve aynen Alaçatı'ya aşık oldum.İnşallah Alaçatıda yaşlanırım. Ne iyi yapmışsınız, gezinin güzel geçmeine sevindim.
    Sevgilerimle...

    zehra

    YanıtlaSil
  8. Sevgili Müge, ne kadar güzel anlatmış ve ne kadar güzel fotoğraflar çekmişsin, eline yüreğine sağlık.. 10 sene önce Çeşme'ye gittiğimizde günübirlik Alaçatı'ya da gitmiş ve sörfçüleri izlemiştik. Keşke daha detaylı gezseymişiz oraları diyorum şimdi..

    YanıtlaSil

Sevgili Yemekbahane takipçisi son derece değerli görüşlerini benimle paylaştığın için çok teşekkür ediyorum.
Sevgiler
Müge Karahan